Genel

Uber Belgeleri: Saldırgan Lobiciliğin Maliyeti

10 Temmuz 2022 tarihinde Uber Belgeleri ismiyle sızdırılan veritabanı, Uber’in 2013 yılından 2017’ye kadar yaklaşık 40 ülkede gerçekleştirdiği faaliyetleri kapsayan 124.000’den fazla belgeden oluşmaktadır. Söz konusu belgelerde yer alan iç yazışmalar ve sair dokümanlarla, ilgili tarih aralığında Uber’in faaliyet gösterdiği ülkelerde kanunlar hilafına hareket ettiği, saldırgan lobicilik faaliyetlerinde bulunduğu ve işçilerine yönelik şiddet sömürüsü güttüğü anlaşılmıştır.

Belgeler, olanlardan “kısmen sorumlu” olduğunu kabul eden eski üst düzey yönetici Mark MacGann tarafından The Guardian’a bildirilmiş ve başta Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) olmak üzere 42 medya kuruluşu ile paylaşılmıştır. Gazetecilerin işbirliği ile belgeler üzerinde gerçekleştirilen araştırma, yaklaşık 30 ülkede üst düzey Uber yöneticileri, devlet bürokratları ve dünya liderleri tarafından paylaşılan 18.69 GB boyutundaki iMessage ve WhatsApp mesajlarına, e-postalara, faturalara, bilgilendirme notları ve sunumlar gibi belgelere dayanılarak gerçekleştirilmiştir.

Yeni Bir Whistleblower Hikayesi: Kim Sızdırdı Bu Belgeleri?

Eski bir üst düzey Uber lobicisi olan Mark MacGann, araştırmaya dair ilk bilgilerin yayınlanmasından 24 saat sonra The Guardian ile yapılan bir röportajda Uber Files sızıntısının kaynağı olarak kendini gösterdi. MacGann, 2014-2016 yılları arasında Uber’in Avrupa, Orta Doğu ve Afrika için baş lobicisi olarak görev yapmıştı ve 40’tan fazla ülkede hükümet ilişkilerini ve kamu politikasını denetlemekteydi. Şirketin ülkelerin yerel ulaşım kanunlarını ihlal ederek büyüdüğü kaotik dönemlerde küresel genişlemeden sorumlu olarak görev yapmaktaydı.

MacGann, konu hakkında açıklamalarda bulunurken “Şirketin insanların hayatlarıyla oynamasının hiçbir mazereti olamaz” demiş ve “Böylesi bir şiddetin önemsizleştirilmesine taraf olduğum için tiksinmiş ve utanmış hissediyorum” sözlerini eklemiştir. Kanunları ve kuralları Uber’in lehine olacak şekilde değiştirmenin ülkelerin istihdamına ve sürücülere ekonomik olarak fayda sağlayacağına dair hükümetleri ikna ettikleri dönem hakkında ise, The Guardian’a “Aslında insanlara bir yalan sattık” ifadelerini kullanmıştır.

Yetki alanındaki çoğu ülkede Uber’in izinsiz ve yetkisiz olduğunu ve yasal olmadığını söyleyen MacGann, şirketin motivasyonunun “izin istemeyin, sadece pazara girin, acele edin, sürücüleri listeleyin, dışarı çıkın, pazarlama yapın ve insanlar uyanıp Uber’in ne kadar harika bir şey olduğunu çabucak görecekler” olduğunu söylemiştir.

The Guardian ile yaptığı röportajda MacGann, çeşitli ülkelerde taksiciler tarafından tacizle karşı karşıya kaldığını, giderek artan bu şiddete karşı şirketin önlemlerinin yetersiz kalmasından dolayı hayal kırıklığına uğradığını ifade etmiştir. Bir süre sonra kamuoyunda tacizlerin hedefi haline geldiğini aktaran MacGann, “Havaalanlarında, tren istasyonlarında bana bağırılmaya başlandı” , “Yaşadığım yeri kaydediyorlardı, kapıya vuruyorlardı, arkadaşlarımla, arkadaşlarımın çocukları ile çevrimiçi fotoğraflarımı yayınlıyorlardı. Ve Twitter’da ölüm tehditleri almaya başladım” demiştir. Uber, MacGann’a bir koruma ekibi atasa da kendisi Uber’den ayrıldıktan sonra dahi aynı tacizlere maruz kalmaya devam etmiştir. MacGann, Uber’in toksik çalışma kültürünün yanı sıra kendi güvenliği ve ailesinin güvenliği konusunda da giderek daha fazla endişe duymaya başlamış ve Ağustos 2016’da Uber’den ayrılmıştır.

Uber Belgeleri Neyi Açığa Çıkarıyor?

18,69 GB boyutunda 124.000 e-posta, kısa mesaj ve şirket içi belge incelendiğinde, zamanın Silikon Vadisi girişimlerinden biri olan Uber’in,

  • Üst düzey siyasi figürlerle, kendileri hakkında yapılan incelemeleri bırakmaları ve işçi haklarına ilişkin politikaları değiştirmeleri de dahil olmak üzere “iyilik” istemek amacıyla kamuya açıklanmayan kapalı toplantılar yaptığını;
  • Şirketin Rus oligarklarını Kremlin’e giden kanallar olarak kullandığını;
  • Taksi şoförlerine ve şirketin genişlemesine karşı çıkan yasa koyuculara karşı uluslararası güç mücadelelerine girerken, çalışanlarının eylemlere gitmesini ve taksicilerle çatışmasını teşvik ettiğini;
  • Çalışanlarına yönelik gösterilen şiddetin “halkla ilişkiler yararları taşıdığı” şeklinde bir yaklaşım benimsediği hususları ortaya çıkmıştır.

The Guardian’a sızdırılan gizli belgelere göre, Uber dünyanın dört bir yanındaki şehirlerde piyasaya girmek için savaşırken, bir yandan da kârlarını Bermuda ve diğer offshore yargı-yetki bölgelerine yönlendirerek milyonlarca dolar vergi tasarrufu sağlamaktaydı. Söz konusu belgeler, şirketin, hükümetler tarafından kendi sürücülerinden vergi toplamasına yardımcı olduğunu ve bu sayede ihmal ettiği vergi yükümlülüklerinden dikkatleri uzaklaştırmayı amaçladığını da göstermektedir.

Sızıntıda Kimlerin Adı Geçiyor?

Uber Belgeleri, Uber’in genel itibarıyla hükümetlerin onayı olmadan yeni pazarlara girdiği 2013 ile 2017 yılları arasında yaklaşık 30 ülkedeki üst düzey Uber yöneticileri, devlet bürokratları ve dünya liderleri arasındaki iletişimi içermektedir.

Kurucu ve eski CEO Travis Kalanick ve dönemin baş lobicisi Mark MacGann gibi üst düzey Uber yöneticilerinin yanı sıra, dönemin Fransa Ekonomi Bakanı (ve şimdi Fransa Cumhurbaşkanı) Emmanuel Macron, eski Avrupa Komiseri Neelie Kroes, daha sonra İsrail Başbakanı olarak görev yapacak Binyamin Netanyahu ve ardından dönemin ABD Başkan Yardımcısı ve günümüz ABD Başkanı Joe Biden ve diğer dünya liderlerinin görüşmeleri belgelerde açıkça görülmektedir. Ayrıca, Herman Gref ve Oleg Deripaska ismindeki milyarderler de dahil olmak üzere Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e bağlı oligarklar da belgelerde adı geçen isimler arasında yer almakta.

Bilindiği üzere lobicilik faaliyetleri gerek Amerikan gerekse çoğu global şirket için sıradan bir uygulama olarak yerleşmiştir, ancak tam da bu faaliyetin sıradanlaştığı noktada, demokrasinin sınırlarını ne denli zorladığı konusuna azami dikkat gösterilmelidir. Zira, şirketlerin demokratik toplum düzenine –neredeyse devletler kadar- yakından etki ettiği bu çağda şeffaflık, kurumsal yönetişim ve hesap verebilirlik gibi değerler hiç olmadığı kadar önem kazanmaktadır. Çoğu saldırgan lobicilik faaliyetinde, Uber’inkinde de olduğu gibi, şirketlerin yöneticilerinin demokratik olarak seçilmiş güçlü liderlere şaşırtıcı derecede kolay erişiminden ve onlarla geliştirdikleri çarpıcı derecede yakın ilişkilerden doğan ayrıcalıklı uygulamalar, demokratik toplum düzenine, ekonomiye ve serbest rekabete zarar vermektedir. Devlet politikalarının, özel bağlantıların parasal çıkarları ve lobicilik faaliyetlerine göre değil kamu yararına göre yapılması, şirketlerin de kamu görevlileri ile olan ilişkilerini bu bağlamda düzenlemesi gerekmektedir.

Bahsi geçen isimlerin mesajlaşmalarından birkaç alıntı yapmak, yürütülen saldırgan lobicilik faaliyetinin boyutunu biraz daha açığa çıkaracaktır[1]:

Uber’in kurucusu, Travis Kalanick’ten SMS:

Şiddet, başarıyı temin eder.” (Paris’teki taksi grevleri ve protestoları sürerken Uber sürücülerini karşı protesto düzenlemeye teşvik ederek misilleme yapmaları yönünde talimat verirken)

Siyasetçi, Emmanuel Macron’dan SMS:

Reformu hazırlamak ve yasayı düzeltmek için önümüzdeki hafta herkesi bir araya getireceğim.

Lobici, Mark MacGann’dan e-posta:

Basitleştirmek gerekirse, Uber piyasaya girer ve ardından düzenleyici ve kanuni alanda bir &#@%! (keşmekeş) doğar.

Putin Müttefiki, Herman Gref’ten e-posta:

“Burada, Rusya’da hizmetinizdeyim.”

Uber Küresel İletişim Başkanı, Nairi Hourdajian’dan mesaj:

“Bazen sorunlarımız oluyor çünkü, şey, yasadışıyız işte.”

“Kill switch”, “Greyball” ve Daha Fazla İhlal!

Kayıtlara göre Uber tarafından, ofislerine polis veya denetleyici kurumlar baskına geldiğinde, veri sistemlerine erişimi kesmek için “kontak kapatma (kill switch)” olarak adlandırılan bir yöntem kullanıldı. Kurucu eski CEO Kalanick ve Avrupa hukuk direktörü Zac de Kievit, IT personeline bilgisayar erişimini kesmelerini isteyen e-postalar göndermiştir. Basitçe delil karartmaya yönelik gerçekleştirilen bu yöntem Fransa, Hollanda, Belçika, Hindistan, Macaristan ve Romanya’da kullanılmıştır. Kievit bu fiilinden dolayı Hollanda’da gözaltına alınmış ve “resmi bir emre uymadığı” gerekçesiyle 750 Euro para cezasına çarptırılmıştır. Kalanick, verileri kalıcı olarak silmediğini , fikri mülkiyete ve müşterileri gizliliğine yönelik çıkarları korumak için bu yöntemin kullanıldığını söyleyerek “kontak kapatma” kullanımının uygunsuz olduğu iddialarını reddetmiştir.

Şirket, mevcut CEO Dara Khosrowshahi’nin atanmasından önceki dönemde “çok sayıda kamu incelemesine, bir dizi büyük davaya, birden fazla hükümet soruşturmasına ve birkaç üst düzey yönetici ile ilişkilerin feshine” yol açan “yanlış adımlar” atıldığını kabul etmiştir. Yeni Uber Belgeleri sızıntısının ek soruşturmalara yol açıp açmayacağı ise henüz net değil.

“Kontak kapatma”, Uber’in polisi ve yetkilileri atlatmak için kullandığı tek teknolojik silah değildi. Şirket, polise veya denetim yapabilecek hükümet yetkililerine karşı, temasa geçildiğinde asla ulaşamayacakları sahte arabaları gösteren sahte bir uygulama sürümü kullanmıştır. Greyball adındaki bu teknoloji, Kalanick ve Pierre-Dimitri Gore-Coty gibi üst yönetimin bilgisi dahilinde Belçika, Hollanda, Almanya, İspanya ve Danimarka gibi ülkelerde kullanılmış; şirket tarafından 2017’de kullanımının bırakıldığı açıklamıştır.

Lobicilik Hukuka Aykırı Mı?

Anthony J. Nownes’un tanımıyla “Hükümetin ne yaptığını etkilemeye yönelik tasarlanmış bir çaba” olan lobicilik faaliyetleri, esasında dünya siyaset tarihinin başından beri hayatımızın içinde yer almaktadır. Bu faaliyetlerin amacı düşünüldüğünde lobicilik, çeşitli toplulukların, baskı gruplarının hükümet eylemlerini etkilemek için kendilerini ifade etme biçimidir. Dolayısıyla bu faaliyetler hem ifade özgürlüğü hem de örgütlenme özgürlüğü bakımından hukuken korunmaktadır. Konuya ilişkin can alıcı tartışmalar ise lobiciliğin hukuka aykırı olup olmadığından ziyade, bu faaliyetlerin “nasıl” icra edildiği etrafında şekillenmektedir.

2002’den beri her yıl yapılan bir Gallup anketine göre, ankete katılanların sadece %8’inin lobicilerin ortalama insanlardan daha dürüst olduğunu düşündüğü ortaya çıktı. Amerikalıların yaklaşık %60’ı lobicilerin düşük veya çok düşük etik standartlara sahip olduğunu düşünmekte[2].

Lobiciliğin etik temeli, az önce yukarıda da bahsedildiği gibi kamusal tartışmaya katkı sağlamak olduğundan, ortak iyiye yönelmeyen ve sürecin adilliğini ve şeffaflığını baltalayan lobici ve kamu görevlisi faaliyetleri ciddi etik ikilemler doğurmaktadır.  Doğru yasalarla gelişen uygulamalar için lobicilerin dürüst davranması ve güvenilir kişiler olması gerekir. Bu, hem kanunlara, hem topluma hem de bireylere duyulması gereken asgari saygının bir gereğidir. Toplumun öğelerinin kendilerini etkileyen kararlara dahil olup kamusal tartışmaya sağlıklı bir biçimde katılabilmesi ancak bu yol ile mümkündür.

Artık çoğu mesleğin ve sektörün regüle edilmiş olmasına rağmen, kimi lobiciler hala kanun boşluklarından faydalanma veya kanunu dolanmanın yollarını aramayı seçmektedir. Üstelik bunu yaparken yakalanmadıklarında, daha da cesur olmakta ve bir noktada eylemlerinin yaygın ve kabul edilebilir olduğuna kendilerini de ikna etmektedirler.

Peki, “Etik lobicilik” nasıl mümkündür? İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) tarafından yayımlanan “Lobicilikte Şeffaflık ve Dürüstlük İçin 10 İlke” belgesi, etik lobiciliğin kodlarını çizmek için yol gösterici niteliktedir. Bu ilkelere göre, lobiciler öncelikle profesyonellik ve şeffaflık standartlarına uymalıdırlar. Bunun yanında, şeffaflık ve dürüstlük kültürünü teşvik etme sorumluluğunu da paylaşmaktadırlar. Hükümetler ve yasa koyucular, lobi yapılan kamu görevlileri için açık davranış standartları oluşturmalıdır. Toplumun, karar verme mekanizmasına olan güveni sarsmamak ve sürdürmek için, in-house ve danışmanlık yapan lobiciler iyi yönetişim ilkelerini teşvik etmelidir. Özellikle, kamu görevlileriyle olan temaslarını dürüstlük ve doğrulukla yürütmeli, güvenilir ve doğru bilgi sağlamalı ve hem kamu görevlileri hem de temsil ettikleri müşterilerle ilgili olarak, çıkar çatışmasından kaçınmalıdırlar[3].

 

Ayrıca, Amerikan Lobiciler Birliği Etik Kuralları da kılavuz niteliğindedir. Bu kurallara göre temel olarak bir lobici:

  • Faaliyetlerini dürüstlük ve doğrulukla yürütmeli,
  • Kendisi için geçerli olan tüm yasalara, düzenlemelere ve kurallara tam olarak uymalı,
  • Lobi faaliyetlerini adil ve profesyonel bir şekilde yürütmeli,
  • Çıkar çatışması yaratabilecek tüm temsillerden kaçınmalı,
  • Temsil ettiği (gerçek/ tüzel) kişinin veya işverenin çıkarlarını güçlü ve özenli bir şekilde geliştirmeli, bilgilerinin gizliliğini korumalı, onlara karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirmeli,
  • Hizmet hüküm ve koşullarıyla ilgili olarak temsil ettiği kişi ile yazılı bir anlaşma yapmalı,
  • Bilginin şeffaflığına değer vermeli ve bu konuda talepkâr olmalı,
  • Demokratik yönetim sürecimizde lobiciliğin doğası, meşruiyeti ve gerekliliği konusunda kamuoyunun daha iyi anlaşılmasını ve takdir edilmesini sağlamalı,
  • Temsil ettikleri kişilerin çıkarlarını temsil ettiği ve savunduğu devlet kurumlarına gereken saygıyı göstermeli,
  • Potansiyel bir çatışma ortaya çıkarsa, bunu şeffaf bir şekilde açıklamalıdır[4].

Türk mevzuatında da çıkar çatışmaları ekseninde gelişmesi muhtemel lobicilik faaliyetlerini önlemek üzere geliştirilmiş hükümler yer almaktadır. Örneğin Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanun’un 2. Maddesinde belirli kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmış olanların görevlerinden hangi sebeple olursa olsun ayrıldıkları hallerde; ayrıldıkları tarihten önceki iki yıl içinde hizmetinde bulundukları daire, idare, kurum ve kuruluşlara üç yıl süreyle, o daire, idare, kurum ve kuruluştaki görev ve ve faaliyet alanlarıyla ilgili konularda doğrudan doğruya veya dolaylı olarak görev ve iş alamayacakları, taahhüde giremeyecekleri, komisyonculuk ve temsilcilik yapamayacakları öngörülmüştür. Elbette bu konuda da, diğer yasaklayıcı özel kanunların hükümleri saklıdır. Aynı maddenin 2. Fıkrasında yer alan hükme göre ise vergi incelemesine yetkili olanların, görevlerinden ayrıldıktan sonra üç yıl süreyle, görevden ayrılış tarihi itibarıyla son üç yıl içinde nezdinde inceleme yaptıkları mükellefler veya bu mükelleflerin veya ortaklarının idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu kurumlarda herhangi bir görev veya iş almaları yasaklanmıştır. Bu Kanuna aykırı harekette bulunanlar ise altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır.

Uber’in Sızıntılara Yanıtı

Uber’in sözcüsü Jill Hazelbaker, yöneltilen sorulara cevap olarak beş yıl önce “Amerika kurumsal tarihinin en yüz kızartıcı hesaplaşmalarından biri” ile sonuçlanan “hatalar” ve “yanlış adımlar” gerçekleştirildiğini kabul etti.

Uber, Travis Kalanick ve diğer üst düzey yöneticilerin görevden alınmasına yol açan büyük davalar ve hükümet soruşturmalarıyla karşı karşıya kaldıktan sonra 2017’de çalışma şeklini tamamen değiştirdiğini açıkladı.

Sonuç

Uber Belgeleri, Uber yöneticilerinin demokratik olarak seçilmiş siyasi liderlere şeffaf olmayan, ayrıcalıklı ve kolay bir şekilde erişebildiğini ve onları etkileyebildiğini göstermektedir. Bir şirketin yerel iş kanunlarını, ulaşıma ilişkin kanunları açıkça ve düzenleyici otoriteler ile işbirliği halinde çiğnemesi, buna yönelik özellikli teknolojik araçlar kullanması çok sayıda hak ihlaline neden olmuş, ülkelerde kamu kurumlarına olan güveni ve hukuk güvenliğini sarsmıştır.

Zira çok uluslu şirketler için tasarlanan etik ve hukuka uygun kurumsal yönetim ilkelerinden uzaklaşmak, sadece söz konusu şirket için parasal ve itibari riskleri değil; doğrudan demokratik sistemi ve toplumu tehlikeye atan riskleri de beraberinde getirmektedir.


KAYNAKÇA

[1] Key People In The Uber Files Investigation https://www.icij.org/investigations/uber-files/key-people-in-uber-files/?travis-kalanick

[2] https://www.ncsl.org/bookstore/state-legislatures-magazine/yes-no-maybe-so-what-s-un-ethical-about-lobbying.aspx

[3] https://www.oecd.org/corruption/ethics/Lobbying-Brochure.pdf

[4] https://www.ncsl.org/research/ethics/tools-of-the-trade-guidelines-to-ethical-lobbying.aspx


Yazı: Av. Altuğ Özgün – TEİD Yönetim Kurulu Üyesi, Çetinkaya Avukatlık Bürosu
Av. Dila Küçükali –
Çetinkaya Avukatlık Bürosu
Makalelerdeki görüş ve yorumlar yazar veya yazarlara ait olup , Etik ve İtibar Derneği’nin konu ile ilgili düşüncelerini yansıtmamaktadır.