Etik, INmagazine

Yapay Zeka ve Etik Değerler

Yapay zekanın teknolojisi son yıllarda hızlı bir şekilde gelişmesi ve günlük hayatımızın bir parçası haline gelecek kadar ulaşılabilir olması hayatımızın birçok alanında kolaylık sağlamaktadır. Bu teknolojinin sunduğu potansiyel fırsatlar ve yenilikler heyecan verici olsa da, yapay zekanın dokunduğu alanlarda detaylı şekilde çalışılması gereken konuların, yapay zekanın beklenenin üzerinde ivme ile yükselişi karşısında geri planda kaldığı, bir nevi yapay zekanın hızına yetişemediği görülmektedir. Bu hızlı gelişim aynı zamanda ciddi hukuki ve etik sorunlar ve zorlukları da beraberinde getirmiştir.

Yapay zekanın hızla geliştiği bir çağda, etik meseleleri göz ardı etmeden bu teknolojiyi yönetmek ve kullanmak, toplumlarımızın geleceği açısından hayati bir öneme sahip olduğu yadsınamaz bir gerçektir.. Zira, Yapay zeka teknolojisi, insanların daha önce hayal bile edemediği görevleri kolay bir şekilde yerine getirebilme yeteneğine sahip olan sistemlerinin tasarlanması büyük veri analizi, makine öğrenimi ve derin öğrenme gibi teknikleri kullanarak karmaşık problemleri çözebilmekte, tahminlerde bulunabilmekte ve ürünler yaratabilmektedir. Ancak, bu gelişmiş sistemlerin etik açıdan önemli sorunlarla karşılaşabileceği unutulmamalıdır.

Yapay zeka sistemlerinin toplum üzerindeki etkisi, insan yaşamına, gizliliğe, güvenliğe ve adalet ilkesine olan etkisi ile birlikte değerlendirmelidir. Yapay zeka sistemlerinin aldığı kararlar, hatalı veya önyargılı olması adaletsizlik ve ayrımcılığı beraberinde getirebilmektedir. Ek olarak yapay zeka sistemlerinin büyük miktarda veri toplaması ve kullanması, yine son zamanlarda herkesin bilgisi dahilinde olan veri gizliliği ve güvenliği konusunda da endişe yaratmaktadır.

Özellikle son dönemde üretici yapay zeka olarak tanımlanan teknoloji türünün hak ihlalleri bakımından “tehlike” yarattığı endişesi ile bazı ülkeler tarafından erişiminin engellenmesi gibi gelişmeler, yapay zeka teknolojilerinin meydana getireceği zararların nasıl ve kim tarafından tanzim edileceğine dair tartışmaların artmasına sebebiyet vermiştir. Yapay zeka sistemlerinin hukuki statüsü, sorumlulukları ve hakları hakkında net bir anlayışa sahip olmak için öncelikle bu teknolojinin etik, sosyal ve yasal boyutlarını anlamak gerekmektedir. Görüldüğü üzere yapay zekanın yarattığı kolaylık ve keyiften çok yapay zeka nedeniyle meydana gelen veya gelebilecek zararlar hakkında konuşulmaya ve daha önemlisi kaygılanma başlandığında iyi-kötü, doğru-yanlış değerlendirmeleri için başvurulan çıkış noktası her zaman etik olmaktadır.

Nitekim; Etik, insanlığın varoluşundan beri tartışılan ve üzerine fazlasıyla düşünülen bir konudur. Toplumların temel değerlerini belirleyen ve insanların doğru ve yanlış arasındaki ahlaki seçimlerini yönlendiren etik, felsefenin önemli bir dalı olarak adlandırılmakta olup etik kavramını bireysel ve toplumsal olarak farklı değerleri ifade etmektedir.

Etik, Yunanca kökenli “ethos” kelimesinden türetilmiş olup, alışkanlık, gelenek, örf, adet ve karakter anlamlarını içermektedir. Antik dönemde, etik kavramı üzerine derin düşünceler ve tartışmalar yürüten Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi büyük filozoflar, etik konusunda önemli katkılarda bulunmuşlardır. Sokrates, etik soruları sorgulama ve bireylerin kendi içsel doğrularını keşfetme üzerinde odaklanırken Platon, ideallerin ve adaletin arayışında etik değerlere vurgu yapmıştır. Aristoteles ise erdem etiği üzerine odaklanmış ve erdemli yaşamın insanın en yüksek amacı olduğunu savunmuştur. Modern dönemde ise, etik düşünce daha da derinleşerek Rasyonalizm ve Aydınlanma çağlarında, etik konusunda birey ve toplum odaklı yeni bir bakış açısı getirilmiştir. Bu dönemlerde, insan hakları ve evrensel değerler üzerine odaklanılarak, insanın özgürlüğü, adaleti ve eşitliği temsil eden bir etik anlayışı geliştirilerek, bireyin haklarının korunması, insan onurunun saygı görmesi ve toplumsal adaletin sağlanması üzerinde yoğunlaşmıştır.

Etik, felsefenin bir dalı olarak doğru ve yanlış davranış kavramlarını sistematikleştirme, savunma ve önerme amacı güder. Ahlaki yargılarımızın rasyonel temellerini inceleyen etik, ahlaki açıdan doğru veya yanlış, haklı veya haksız olanı araştırma konusu yapar. Temel olarak, etiğin odak noktası insanlarla dünya arasındaki ilişkidir ve bu ilişkide özgürlük, sorumluluk ve adalet kavramlarına yansır. Etiğin, insanların doğru ve yanlış arasında seçim yapmalarına yardımcı olan bir kılavuz niteliğine sahip olması insanların bu seçimlerde, bireylerin vicdanlarında şekillenen değerlerine ve ahlaki inançlarına göre hareket etmelerine sebebiyet verir. Ayrıca ahlaki değerler, kişilerin karakterlerini ve davranışlarını yönlendirirken dürüstlük, adalet, dürüstlük ve empati gibi değerlerin benimsenmesine yardımcı olur. Bu nedenle etik ilkeler, insanların bireysel yaşamlarında önemli bir rol oynar ve onları doğru eylemler yapmaya teşvik eder demek yanlış olmayacaktır.

Etiğin kavramının temelini ve önemini irdelerken, etik ve ahlak kavramlarının kol kola girmiş, birbirlerine besleyen ve grift yapıda yoldaşlar olduğunu söyleyebiliriz. Bu sebeple etik değerlerden bahsederken, ahlak kavramına da değinmek gerekmektedir. Ahlak, bireylerin ve toplumların değerlerine dayalı davranışlarını inceleyen bir disiplin olarak tanımlanabilir. Bu kapsamda ahlak, insanların doğru ve yanlış arasında seçim yaparken vicdanlarında şekillenen değerlerine ve inançlarına dayanır. İnsanların ahlaki davranışlar sergilemelerini, etik ilkelere uygun hareket etmelerini ve toplumsal normları takip etmelerini teşvik eder.

Son dönemde gelişen ve insan benzeri fonksiyonları ağırlık kazanan yapay zeka teknolojilerinin hangi etik değerler kapsamında değerlendirileceği ve bu teknolojilerin “ahlaki statüleri” hakkında tartışmalar artmıştır. Yapay zekanın tanıdık olmayan özellikleri ile tanıştıkça bu teknolojinin sadece yerleşik evrensel etik kodları kapsamında değerlendirmenin yeterli olmadığı daha da belirgin hale gelmiştir. Bu kapsamda “yapay zeka etiği” kavramı hayatımıza girmiş olup yapay zeka etiği, yapay zeka sistemlerinin bireylere ve topluma zarar vermeden, adil, saygılı, şeffaf ve hesap verilebilir bir şekilde kullanılmasını hedeflemektedir. Bu noktada, evrensel etik ilkelerinin yapay zeka geliştirme sürecine entegre edilmesi ve insanlık değerlerine uygunluğun sağlanması hiç olmadığı kadar önem taşımaktadır.

Yapay zeka etiği özellikle otonom yani insan müdahalesine ihtiyaç duymadan kararlar alabilen ve eylemlerde bulunabilen, karmaşık verileri analiz edebilen, öğrenebilen, çıkarımlar yapabilen ve bu bilgileri kullanarak bağımsız olarak kararlar verebilen yapay zeka teknolojileri konusunda yoğunlaşmaktadır. Özellikle, otonom yapay zekanın aldığı kararların hesap verilebilirliği, adil ve etik değerlere uygunluğu gibi konular, bu teknolojinin toplum üzerindeki etkisinin ne olacağı ve en önemlisi eylemlerinin hangi etik kriterler kapsamında değerlendirilerek iyi-kötü, adil gibi normlara dahil edileceği oldukça önem arz etmektedir.

Yapay zeka sistemlerinin temelinde ilgili teknoloji şirketlerinin kazanç sağlama gayesinin bulunması yapay zeka etiğinin de bu amaç ışığında şekillenmesine sebebiyet verebilecekse de bu konuda en önemli kriterin yapay zeka teknolojilerine ilişkin ulusal ve uluslar arası mevzuat düzenlemeleri ve yapay zekaya ilişkin verilecek mahkeme kararları olacağı kanaatindeyiz. Ancak bu hususta dikkat edilmesi gereken şey yapay zeka teknolojilerinin özelliklerinin yerleşik etik normlar kapsamında değil farklı bir bakış açısı ile değerlendirilmesi olacaktır.

Ayrıca, Yapay Zeka teknolojilerinin etik değerlerle uyumlu kullanımı, açıklık, şeffaflık ve hesap verilebilirlik gerektirmektir. Yapay Zeka sistemlerinin nasıl kararlar aldığı ve sonuçlarını nasıl ürettiği anlaşılmalıdır. Bu, siyasi, sosyal ve ekonomik etkilerin önlenmesine ve insanlara yanlış kararlar veya hatalı sonuçlarla zarar verilmesini engellemeye yardımcı olabilir. Aynı zamanda, bu teknolojinin süregelen ve yerleşik etik ve ahlaki normlar çerçevesinde değerlendirilmesi yapay zeka sistemlerinin insanoğlunun bu zamana kadar karşılaşmadığı özelliklere ve gelişmişliğe sahip olması karşısında yetersiz kalacak olup bu sebeple yapay zeka etiğinin oluşumda yapay zeka yaratıcıları, işleticileri ve kullanıcıları gibi yapay zeka ile yakinen temasta olan gruplar ile ortak bir çalışma yapılması olacaktır. Zira, insanların, Yapay Zeka sistemlerinin geliştirilmesi ve uygulanmasında aktif bir şekilde yer alması, çeşitlilik, adalet ve insancıl bir yaklaşımın sağlanmasına yardımcı olabilecektir.

Etik değerlerle ilgili bir diğer önemli konu ise, toplumsal eşitlik ve adalettir. Yapay Zeka teknolojisi, doğru kullanıldığında toplumsal faydayı artırabilirken, yanlış kullanıldığında mevcut eşitsizlikleri ve ayrımcılığı pekiştirebilir. Örneğin, Yapay Zeka sistemleri, eğitim, işe alım ve kredi değerlendirmesi gibi alanlarda önemli kararlar alabilir. Bu kararlar, toplumdaki ayrımcılığı azaltmaya yönelik olarak tasarlanmalı ve çeşitli toplulukların ihtiyaçlarını ve haklarını gözeten bir yaklaşımı yansıtmalıdır.

Yapay Zeka’nın etik değerlerle uyumlu kullanımı, veri mahremiyeti ve güvenliği açısından da önemlidir. Yapay Zeka sistemleri, büyük miktarda veri kullanır ve bu veriler genellikle kişisel ve hassas bilgiler içerebilir. Bu nedenle, kullanıcıların verilerinin gizliliği ve güvenliği korunmalıdır. Yapay Zeka sistemleri, veri toplama, depolama ve işleme süreçlerinde güvenlik önlemlerine sahip olmalı ve veri ihlallerini en aza indirmek için etkili politikalar benimsemelidir…

Makalenin Devamı İçin >>>


Yazı: Av. Duygu DOĞAN ŞAHİNER & Av. Aksu EFESOY

Kaynak: INmagazine 30. Sayı

Diğer Sayıları İçin: INmagazine

Not: Makalelerdeki Görüş Ve Yorumlar Yazar Veya Yazarlara Ait Olup , Etik Ve İtibar Derneği’nin Konu Ile Ilgili Düşüncelerini Yansıtmamaktadır.