Genel

Güveni Kötüye Kullanma Suçuna Genel Bakış

Güveni Kötüye Kullanma suçu, TCK’nın 155. maddesinde düzenlenmiştir. Son dönemde sıklıkla işlenmekte olan bu suçta yapılması gereken ve yapılmaması gereken şeyleri kısaca anlatmaya çalışacağız.

1.)            Öncelikle, delillerin derli toplu şekilde savcılık makamına sunulması gerekmektedir.

Bazen bahse konu fiil ustaca işlenmiştir. Bu sebeple konu uzun süre sonra ancak ortaya çıkarılabilmektedir. Bu durumun savcılık makamına son derece sade bir şekilde anlatılmasında fayda bulunmaktadır. Bazen şikayet dilekçelerinde Excel tablolarına yer verildiği bu durumun dilekçeleri son derece uzattığı görülmektedir. Bunun yerine yeminli mali müşavirden alınacak bir raporun dosyaya sunulması son derece faydalı olacaktır. Dosyayı inceleyen bilirkişinin de mali müşavir olacağı dikkate alındığında sunulan bu raporun faydalı olacağı kanaatindeyiz.

Her ne olursa olsun olayın daha kısa ve sade bir şekilde anlatılmış olması son derece önemlidir. Bunun yerine çok çok uzun raporlar konunun anlaşılmasını güçlendirecektir. Daha kısa ve öz raporlar son derece faydalı olacaktır.


2.)            Defter ve belgelerde yer alan hususun tanıkla ispatı mümkün değildir.

Güveni Kötüye Kullanma suçunda, defter ve belgelerde yer alan hususun tanıkla ispatı mümkün değildir. Bilirkişi, raporunu defter ve belgelere dayanarak düzenlemektedir. Bu sebeple bazı tali konularla ilgili tanık dinletilebilir. Ancak defter ve belgelerde yer alan hususun tanıkla ispatı tam olarak uygun değildir. Buna rağmen şunu da ifade etmek gerekir ki; ceza soruşturmalarında her konuyu ispatlamak adına tanık dinletilebilir. Belirtmek istediğimiz, defter ve belgelerde yer alan hususların, mutlak surette bilirkişi tarafından tespit edilmesidir.


3.)           
Yapılmaması gereken şeylerden en önemlisi şudur: Delil elde etmek ve ikrarını almak için şüphelinin bir yere kapatılması.

Şirket yetkilileri bu olayın ortaya çıkması ile birlikte haklı olarak öfkelenmekte ancak haksız olarak şüphelileri bir odaya kapatıp çıkmalarına mani olarak olayı anlamaya çalışmakta, şüphelinin hürriyetini tahdit ederek işi çözmeye çalışmaktadırlar.

Bir olayda; şirketin beş tane müdürü bir araya gelmiş ve olayı anlamaya çalışıyorlar. Şüpheli şahsı odaya almışlar. Şahıs odadan çıkmak istediğinde çıkmasına izin verilmiyor. Şüpheli, şikayetçi olduğu takdirde, müdürler hakkında TCK’nın 109. maddesine göre soruşturma başlatılacaktır.  TCK 109. madde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu düzenlenmektedir. Bu suçun birden fazla kişi tarafından işlenmesi halinde alt sınır 4 yıldan başlamaktadır. Bu şekilde bir eylem son derece tehlikelidir.


4.)            Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus,
olayın anlaşılmaya çalışıldığı bu toplantılar esnasında şüphelilerle yapılan görüşmeler cep telefonuyla kayıt altına alınırken rızalarının alınmasıdır. Şüphelilerle olay hakkında konuşulurken, kayıt cihazını açtıktan sonra, “bu konuşmayı kayda almamıza muvafakatin var mı” diye sormak ve onun rızasını kayda aldıktan sonra konuşmaya başlamak gerekmektedir. Yine kamera açısının tüm odayı gösterecek şekilde olması, yani şüphelinin herhangi bir cebir ve tehdit altında olmadığının gözler önüne serilmesi önemlidir. Şüpheliyle konuşurken de son derece profesyonel davranılmalı, herhangi bir baskı veya şantajda bulunulmamalıdır. 

Ancak tekraren şunu ifade etmek gerekir ki; güveni kötüye kullanma suçu şirketin resmi defter ve kayıtları üzerinde yapılacak inceleme ve bir tespitle ortaya çıkarılacak bir eylemdir. Bu deliller başlı başına suçun işlendiğinin delilidir.

 


5.)            Yapılmaması gereken bir diğer husus ise,
şüphelilerin şahsi cep telefonlarına ve bilgisayarlarına doğrudan el konulmasıdır. El koyma işleminin mutlaka savcılık ve mahkeme kanalıyla yapılması gerekmektedir.

Burada şu husus önerilmektedir ki; eğer mümkünse şirketin çalışanlarına zimmetli bir şekilde laptop ve telefon vermesinde fayda bulunmaktadır. Zira ilk etapta bu telefonu ve bilgisayarı hemen alarak inceleme yaptırılabilir. Şahsın kendi telefonunu almak ve içerisine bakmak özel hayatın gizliliği ve haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi gibi suçları beraberinde getirebilir.

 

Yapılması gereken, şahsın bilgi ve belgeleri kendisinin verdiğini yine kamera kaydında ifade etmesidir. Bunların bu halde kullanılmasında da sakınca yoktur.

 


6.)           Dikkat edilmesi gereken noktalardan bir diğeri,
yapılan para transferlerinden sonra gerçeğe aykırı olan ve şirket kayıtlarına giren faturalar gerçek bir alışverişi yansıtmadığı için, bu faturaların şirket kayıtlarından düzeltme beyanı ile çıkarılmasıdır. Failler bu durumu bildikleri için bahse konu hadiseden dolayı vergi dairesine şikayet etmektedirler. Bu şikayetten önce düzeltme beyanının verilmesinde ve bu faturaların şirket kayıtlarından çıkarılmasında fayda vardır.

 


7.)            Olayın tam olarak anlaşılması için yine suiistimalin içinde yer alan kişilerin tespiti de son derece önemlidir.
Bazen suistimali gerçekleştirmek için birden fazla şirket kurulmaktadır. Bu şirketlerin yetkililerinin sicil kayıtlarından tespit edilmesi gerekmektedir. Bazen de bir şirketin yetkilisi başka bir şirketin de yetkilisi olabilmektedir. Bu durumda farklı şirketlere yapılan para transferleri bu şekilde ortaya çıkarılmaktadır. Ticaret odası kayıtlarından son derece ayrıntılı bir araştırma yapılmalıdır.

 


8.)            Bir diğer husus;
suiistimali gerçekleştiren kişiler, farklı yöntemler deneyerek farklı alanlarda suistimal gerçekleştirmektedir. Şirketin bir banka hesabından ödeme talimatları ile haksız kazanç elde ederlerken, başka bir banka hesabı üzerinden yapılan masraflarda sahte fatura tanzim ederek haksız kazanç elde edilmektedir. Burada araştırmanın farklı alanlarda, geniş kapsamlı ve ciddi şekilde yapılmasında fayda vardır.


9.)
            Delil elde etmek için, banka ile irtibatta olan kişilerin maillerine mutlaka bakılmalıdır. Genellikle bankalarla kim irtibatta ise, o kişinin suistimal gerçekleştirdiği görülmektedir. Üstelik muhasebe, satış alanındaki görevliler ile şirketin internet bankacılığı üzerinden işlem yapan kişilerin de “genellikle” suiistimalin içinde olduğunu ifade etmek gerekmektedir.


10.)        
Suiistimal dosyalarında çeşitli şekillerde işlemlerin olduğunu görmekteyiz. Bunlar; gerçek bir banka transfer talimatı üzerine, kes yapıştır ile sürekli başka bir tarih, başka bir rakam ilave ederek para çalınması; şirketin banka hesabı bulunan kişinin, kendisine ya da yakınına paralar göndermesi; satış sorumlusunun, işleri gayrı resmi ve gerçek dışı fiyat teklifi alarak hep aynı kişilere ihale etmesi; banka transfer yazıları ile farklı hesaplara transfer yapılması gibi sıralanabilir. Nerede bir zaafiyet alanı varsa, failler bu alanları mutlaka zorlamıştır.


11.)        
Yine dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta; yalnızca şirket çalışanı hakkında değil, şirket çalışanının fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettiği düşünülen diğer tüm şüpheliler hakkında da suç duyurusunda bulunulmasıdır.  Bunun özellikle de soruşturma makamlarının dosyaya son derece isteksiz ve ilgisiz yaklaştığı durumlarda sağladığı pek çok fayda vardır. Bu sayede diğer şüphelilerin ifadesinin alınması sağlanarak şirket çalışanı olan şüphelinin beyanlarının doğruluğu sınanabilir, yeni delillere ulaşılabilir.

Bir olayda şüpheli bir çalışan, şirket hesabından kendisine aktardığı paraların izini silmek için üçüncü şahısların hesaplarını kullanmaktadır. Şirket, alım satım yapan bir firmadır. İşçi, sanki üçüncü kişilerden mal satın almış gibi şirket hesabından üçüncü kişilerin hesabına para göndermiştir. Bu hesaplardan da kendisine aktarmıştır. Yani şirketin parasını kendisine aktarmıştır. Bu paraların karşılığı olacak şekilde mal satın alımının yapılmadığı anlaşılınca bahsi geçen üçüncü şahıslara ihtarnameler gönderilmiştir. İhtarnameyi alan herkes hemen irtibata geçip kendilerini aklamaya çalışmıştır. Bu arada şirket çalışanı şüpheliyle ilgili birçok veriyi sağlamışlardır. Bu kişiler ayrıca gidip savcı huzurunda da olayı anlatmışlardır. Böylece şirket çalışanı şüphelinin şirket hesaplarından kendi hesaplarına para aktardığı sabit hale gelmiştir.


12.)
         Bir başka örnekte; bir derneğin genel sekreteri, dernek iktisadi işletmesinde usulsüzlükler yapmıştır. Yapılan incelemede sahte talimat ile şahsi hesabına paralar aktardığı, masraf adı altında sahte gider pusulaları düzenlediği tespit edilmiştir. Suistimali gerçekleştiren kişi ne kadar üst düzey olursa, o kadar az düzeyde sorgulanır. Bir genel sekreterin düzenlediği gider pusulalarını genel olarak kimse kontrol etme ihtiyacı hissetmez. Böyle bir kontrol yetkisi dahi çoğu zaman muhasebe çalışanlarına verilmez. Bu nedenle ciddiyetle yapılan rutin dış denetimler son derece önemlidir. Bu denetimlerin sonucu yalnızca yönetim kurulu ile paylaşılmalıdır.


13.)        
Birçok olayda görüldüğü üzere, işten ayrılmadan önce asıl vurgun yapılmaktadır. Çalışan normal bir şekilde işten ayrılmış olsa da, geride bir suistimal eylemine imza atmış olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Bir çalışanın şirkete yansıttığı masraflar, şirketin ihtiyaçları ile örtüşmüyorsa, fuzuli harcamalar varsa, bu noktada özellikle dikkat edilmesi gerekmektedir. Nitekim çoğu zaman bunlar sadece buz dağının görünen kısmı olmaktadır.


14.)
         Bir başka olayda, muhasebe çalışanı şüpheli, şirket hesabına ait internet bankacılığında yalnızca görüntüleme yetkisi olmasına rağmen, şirket hesabından şahsi hesabına para aktarmıştır. Bu noktada sürekli işlem yapılan banka yetkilileriyle de temas halinde olunması ve işçiye verilen yetkinin banka görevlilerine hatırlatılması önemlidir. Yoğunluktan veya nadiren işbirliği halinde bu tür eylemlere bankalar da karışabilmektedir. Bankanın da hukuki sorumluluğunun olduğu olaylarda bankaların son derece kayıtsız kaldıklarını ve ödeme yapmakta direndiklerini ifade etmek gerekir. Bu nedenle banka ile yapılan sözleşmeyle yetinilmemeli, banka çalışanları da bu konuda üst seviyede uyarılmalıdır. Örneğin; “benim dışımda gelen talimatlarla ilgili benden mutlaka onay alacaksınız” denilebilir.


15.)        
Yine bir şirkette yaşanan başka bir olayda, uzun yıllardır çalışan bir satın alma yetkilisi, şirketin çıktığı ihalelerde usulsüzlükler yaparak menfaat elde etmiştir. Şüpheliler, yaptıkları usulsüzlüklerin üst yöneticileri tarafından sıralı bir şekilde onaylanmasını sağlamaya çalışırlar. Bunu yaptıklarında ileride “zaten herkes gördü ve onayladı” diyebilmeyi amaçlarlar. Bu olayda da şüpheli, iştirak halinde olduğu farklı farklı firmalardan fiktif teklifler alarak ihalenin kendi istediği firmada kalmasını sağlamıştır. Bu noktada şüpheli görünen herkesi şikayet etmek gerekmektedir. Ancak bu tür çok şüphelisi ve çok evrakı bulunan olaylarda dilekçe ve eklerinin son derece anlaşılır, sade ve kronolojik bir şekilde olması gerekir. Hem savcı hem de bilirkişi baktığında anlaması gerekir. İhtiyaç halinde kısa özetler hazırlanarak dosyaya sunulmalı ve konu basite indirgenmelidir. Bu tür dosyalarda şüpheli, dosyayı olabildiğince karmaşık hale getirmeye çalışır. Buna ortam oluşturmamak gerekir. Nitekim dosya ne kadar karışırsa o kadar içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.


16.)        
Tabiki kimseye suç isnad etmemekle birlikte; bir kişinin hayat standardı bir anda yükselmişse, bu durum şahsın suistimal eylemlerinde bulunmuş olabileceğinin bir göstergesi olabilir. Bu kişilerin dikkatle incelenmesi gerekmektedir.


17.)
         Özellikle bankacılık sektöründe sıkça karşılaşılan şüpheli davranışları vardır. Kişi masasını bırakıp gitmiyorsa, laptopundaki şifre sürekli değişiyorsa, laptop sürekli yanındaysa, üst düzey bir yönetici basit işleri dahi kendisi yapmaya çalışıyorsa, tüm bunlar suistimal eylemlerinden şüphelenmeyi gerektiren davranışlardır.


18.)
         Suç, adı üzerinde güveni kötüye kullanma suçudur. Güven, suistimal edilmektedir. İşçi işveren ilişkisinde elbette güven esastır. Ancak tedbirin hiçbir zaman elden bırakılmaması gerekir. 10 yıl, 15 yıllık çalışanların dahi bu tür eylemlere kalkıştığı görülmektedir. Daha sonra bu kişiler “yıllardır fark edilmemesi mümkün değil, yöneticilerimin de haberi vardı” şeklinde savunma yapmaktadır. Bu nedenle; çalışana ne kadar güven duyulduğunun bir önemi olmaksızın, tedbirli davranmak ve haberli veya habersiz denetimler gerçekleştirmek gerekmektedir.

 

 


 

Yazı: Av. Mustafa Tırtır – Mustafa Tırtır Hukuk Bürosu

 

Not: Makalelerdeki görüş ve yorumlar yazar veya yazarlara ait olup , Etik ve İtibar Derneği’nin konu ile ilgili düşüncelerini yansıtmamaktadır.