Etik, Genel

Özel Sezin Lisesi V. Etik Zirvesi Manifestoları – 2

Kültürel Miras Komitesi Manifestosu

Kültürel miras, tüm insanlık için yaşayan ve yaşatmamız amacıyla bizlere yani gelecek nesillere emanet edilen bir olgudur. Yaşayan bir olgudur dememizin sebebi tüm dünya adına sürekli olarak evrim geçirmesi ve zamanla coğrafyaya bağlı olarak değişkenlik göstermesidir. Dünya genelinde değişen dönem ve coğrafyalar sebebiyle pek çok farklı tanımı yapılabilir. Bunun sebebi kültürlerin toplumdan topluma değişkenlik göstermesidir. Tarih sürecinde evrilir, ülke sınırları ve coğrafyadan bağımsız olarak bugünkü biçimini alan kültürel miras, evrensel öğeler barındırır. Önceki nesillerden bize geçen ve sosyal yaşam biçimlerini de aktaran bir unsurdur. Kültürel bir miras olarak değil fakat kültürlerin bir korunumu olarak bakılır.

Koruma kelimesi kültürel miras denildiği zaman akla gelen ilk kavramlardan biridir. Peki kültürel miras neden korunmalıdır, korunmazsa ne olur? Ulusal kimlik inşasında ve birlik ile beraberliği sağlamada önemli bir role sahiptir. Kültürel mirasa sahip çıkılmadığı takdirde o toplum zaman içinde benliğini kaybeder. Bir örnek tarihi binalardır. Bir kişinin kültürel mirasına sahip çıkması, tarihi unsurları barındıran binaların temsil ettiği değerleri anlamasını sağlar. Kültürel mirasın değerini kaybetmesiyle insanların kendi kültürlerine olan bağlılığının ve saygısının da yitirildiği görülür.

Küreselleşmenin ve sosyal medyanın etkisiyle tek tipleşme görülmektedir ve bunu engellemek amacıyla kültür bir miras olarak kabul edilmeli ve korunmalıdır. Tek tipleşmenin yer aldığı bu bağlamda kişilerde iletişimin zayıfladığı görülür. Parçalanan kültürler, zaman içinde kaybolmaya mahkumdur. Kültürel mirasın aracılığıyla kültürün korunması, gelecek nesillere ve toplumlara birlik olması konusunda yardımcı olur. Toplumun kültürünün o dönemin popüler kültüründen etkilenmemesi adına kültürün benimsenmiş olması gerekir. Zira var olan popüler imgeler insanların hayatlarında kolay bir mevkiye ulaşmalarını sağlayacak bir unsur olarak gözükse de çeşitliliği azaltan bu durum beklenenin aksine farklı olanı ayırt edilmemesine ve yaratıcılığın, üreticiliğin azalmasına sebep olur. Kültürel mirasın teknolojiye doğrudan bir katkısı olmasa da teknolojiyi oluşturacak ve geliştirecek olan toplumun oluşmasında önemli bir etkiye sahiptir.

Türk toplumunda “miras” kavramı aile büyüklerinden aileye geçen ve tüketilen bir maddi unsur olarak görülür ancak kültürel miras tüketilmemeli, aksine korunmalıdır. Miras kavramı ölüm ile bağdaştırılırken tam tersine kültürel miras toplumu öldürmenin aksine daha da canlandırır ve sürekliliğini sağlar. Bu sebeple kültürel değer veya kültürel varlıklar olarak da tabir edilir.

Koruduğumuz değerler maddi ve manevi unsurlar olabilir. Örneğin tarihi yapılar, antik eşyalar, gelenek ve görenekler… Koruduğumuz unsurların birkaç şekilde sınıflandırılması sağlanabilir. Bu unsurlar temel olarak somut ve somut olmayan unsurlar olarak ikiye ayrılır; Somut unsurlar da kendi içinde taşınabilen, taşınamayan ve doğal olarak üçe ayrılır. Taşınabilir kültürel varlıklar, bir yerden bir yere aktarımı sağlanabilen varlıklardır. Taşınamayan kültürel varlıklar ise yerinde, çevresiyle beraber değer gören ve konumu gerekmedikçe değiştirilmeyen varlıklardır. Jeolojik ve fizyolojik oluşumlardan oluşan, estetik ve bilimsel açıdan üstün evrensel değere sahip olan doğal varlıklar; bilim veya koruma açısından değere sahip olan, hayvan ve bitki türlerinin yaşam alanını oluşturan ve kesin olarak belirlenmiş alanlardır.

Somut olmayan unsurlar; sözlü gelenekler, gösteri sanatları ve ritüeller gibi değerlerdir. Ayrıca somut olmayan unsurlar, somut unsurlara göre değişmeye ve evrilmeye daha açıktır. Bu sebeple somut olmayan unsurların yok olma tehlikesi daha güçlüdür. Yaşamın kendi değerlerini ve kültürel çeşitliliğini oluşturan bu unsurlar, kültürler arasında değişkenlik gösterebilir ve bu değişkenlikler de farklı şekilde karşılık görebilir. Örneğin, Amerika denildiği zaman genellikle ilk akla gelen şey özgürlükçü bir toplum olduğudur. Japonya denildiği zaman ise akla teknolojik açıdan gelişmiş, toplum bağları kuvvetli ve güvenli bir toplum şekli gelir. Kültürler arasındaki farklılıklar kimi zaman belirli çatışmalara neden olabilir ancak bu farklılıklar bizi oluşturan değerlerdendir.

Kültürel mirasın korunması konusunda rol alan ilgili uluslararası kuruluşlar yer almaktadır. Örneğin, ICOMOS yani dünya anıtlar ve sitler konseyi bunlardan biridir. Gelir hedefi olmayan bir kuruluştur ve merkezi Paris’te bulunmaktadır. UNESCO ise bu kuruluşlardan bir diğeridir ve sahip olduğu dünya miras listesinde Türkiye’den on dokuzu kültürel ve ikisi karma olmak üzere 21 eser bulunmaktadır.

Venedik Tüzüğü, kültürel mirasın korunmasına yönelik 18 madde içeren bir antlaşmadır. Yeniden işlevlendirme ve restorasyon işlemlerinin doğru yapılabilmesi amacıyla bu tüzükten yararlanılır. Kültürel mirasın korunması konusunda nelere dikkat edilmelidir, taşınamaz kültürel varlıkların taşınmasının tehlikeye girmesi durumunda ne yapılabilir, neyin korunması veya korunmaması konusunda oluşan karışıklıklarda ne yapılmalıdır, modern tekniklerin kültürel değerlerin korunmasında ne yönde etkiye sahiptir, yenileme süreçlerinde korunan kısım ne olmalıdır gibi soruların cevabı için bu tüzükten faydalanılır. On altıncı madde ise yapılan bütün korumaların, değerlerin, araştırmaların, yapılan hata ve doğruların kaynak şeklinde sunulmasını anlatan ve en önemli olanı maddedir. Günümüzde hala kullanılsa da bazı maddeleri revize edilmesi konusunda tartışmalar sürmektedir. Yeniden işlevlendirme, eski yapıların modern yaşantıya entegre edilebilmesi için restore edilmeleridir.

Yeniden işlevlendirme ile yaşam süresini doldurmuş bir yapı, yıkılıp yenisi yapılmaktansa yeni bir amaç edinmiş olur. Bu şekilde mevcut yapının tarihi ve nihayetinde kültürel miras korunur, sürdürülebilirlik sağlanır. Örnek olarak Maçka’da bulunan eski kışla binaları yeniden işlevlendirilerek bir üniversite kampüsüne dönüştürülmüş, kültürel miras korunmuştur.

Peki kültürel miras günümüzde neden önemli bir konu haline gelmiştir? Bunun sebebi son yıllarda sürdürülebilir kalkınma ilkelerinin de Türkiye tarafından kabul edilmiş olmasıdır. Bu ilkelerin amacı her insanın dünyayla birlikte iyi bir şekilde yaşamasını sağlamaktır. Çevresel, sosyal ve ekonomik açıdan bunların ortak yönlerini kapsayan bir unsurdur.

Sonuç olarak kültürel mirasın korunması, kişi ve toplum açısından önemli yönlere sahiptir. Toplumun yapı taşlarını oluşturan bu unsur bir hafıza görevi görür. Bireyleri, ülkeyi bir arada tutan ortak hafıza sayesinde gelecek nesillere bir tarih ve gelecek bırakmış oluruz.


Yazı: V. Etik Zirvesi Komite Öğrencileri

Not: Makalelerdeki görüş ve yorumlar yazar veya yazarlara ait olup , Etik ve İtibar Derneği’nin konu ile ilgili düşüncelerini yansıtmamaktadır.