Etik, Etik ve Uyum Yönetimi, Genel

ETİK LİDERLER, COVID-19 SÜRECİNDE NASIL HAREKET ETMELİ?

Covid-19 günlerinde, ABD’nin Oregon eyaletinde, polis vatandaşları, tuvalet kağıtlarının bitmesi nedeniyle 911’i aramamalarını söylemekte, Birleşik Krallıkta ise kanalizasyon sistemleri atılan atıklar nedeniyle tıkanmanın eşiğine gelmiş bulunmaktadır. Paris’te ise yaşanan panik sebebiyle, insanlar dükkânlardaki stokları bitmesine yol açmıştır.

Neler oluyor? Etik&Uyum Yöneticileri için alınacak dersler neler?

 

  • Korku akılcı karar almayı engeller: Herkese yetecek kadar tuvalet kağıdı olmasına rağmen COVID-19 konusundaki belirsizlik insanları kafalarında daha zorlu senaryolar kurmaya yöneltiyor. Peki işimiz neticesinde biz bu belirsizlik karşısında ne yapmalıyız? Özellikle işimiz tehlikeye girdiyse veya maaşımızı alamayacağımıza dair endişelerimiz var ise bu konuda nasıl hareket etmeliyiz? Bu korku bizi rüşvet vermeye itebilir mi? Vereceğimiz rüşvet işe yaramasa bile bu bizim etik anlayışımıza uygun olur muydu ve bizim için kaçınılmaz bir sorun yaratmaz mıydı?

 

  • Korku, açgözlülüğe sebep olur: Bu Etik&Uyum Yöneticileri için her zaman temel bir konudur. Uyum programlarının çözmeye çalıştığı sorun korkudan mı yoksa açgözlülükten mi kaynaklanır? Tuvalet kağıdı örneğinden gördüğümüz kadarıyla bu sorun genellikle korkudan başlar. Sonrasında yaşanan olaylardan gördüğümüz kadarıyla bu açgözlülüğü getirir. Bu konuda Etik Liderlik üzerinde çalışanların dikkat etmesi gerek en önemli nokta empatidir. Empati yapan uyum çalışanları şirketlerindeki sorun ve tehlikeleri tespit etme konusunda büyük bir avantaja sahip olurlar.

 

  • Stres altında olduğumuz zamanlar her zaman yapmayı alıştığımız şeyleri yapmalıyız. Daha önce de elektriklerin kesildiğine, sokakların boşaldığına veya korkuyla dolduğuna ve telefonların çalışmadığına şahit olduk. O zamanlar bu durumları idare etmeyi başarmıştık. Öyleyse COVID-19 sürecinde de ne yapacağımızı biliyoruz. Biz bu süreçte daha önceki pratiklerimizden faydalanarak hareket etmeliyiz. Çünkü bu pratiklerimize alışığız ve uygulamakta zorluk çekmiyoruz. Peki bu bize uyum çalışanları için ne söylemekte? Uyum programı aynı hayatta olduğu gibi önceki pratiklerinden faydalanarak, insanları stres durumlarında nasıl davranacakları hakkında bilgilendirmelidir.

 

  • Beklenmeyene hazırlıklı olun. Mantıklı bir insan bu şekilde bir tuvalet kağıdı ihtiyacının ortaya çıkacağını tahmin edebilir miydi? Belki, ancak bu hepimiz için mümkün değil. Peki bundan öğrenilecek ders nedir? Bu olayda olduğu hayat önümüze birçok istemediğimiz olay çıkarabiliyor. Churchill’ın dediği gibi: ‘Tarih lanet olayların ardı ardına tekrar etmesidir.’ Bunu anladığımızda önümüze çıkan problemleri anlama yolunda büyük bir adım atmış oluyoruz. Bu nedenle Etik&Uyum departmanları insan ilişkilerine sandığımızdan fazlasını borçludur. Peki satış ve pazarlama departmanı gibi bölümler Etik&Uyum Yöneticilerine daha fazla güvenseydi bu bir fark yaratır mıydı?

 

  • İnsanların durumu nasıl algıladığı gerçekliği beraberinde getirir. Tuvalet kağıdı örneğinde gördüğümüz gibi herkese yetecek kadar stok olmasına rağmen insanlar bu stokların yetmeyeceğini düşündü. Bu nedenle algılar gerçekliğin önüne geçti. Peki Etik&Uyum ile ilgili buradan çıkarılacak ders nedir? Eğer insanlar yolsuzluğun/suistimalin işlerini ellerinde tutmalarını sağlayacağını düşünürse buna yöneleceklerdir. Yolsuzluk beklentisi beraberinde yolsuzluğu getirecektir. Etik&Uyum programları insanlara yalnızca yönetmelikler ve kurallar nezdinde hareket etmeyi değil, farklı düşünmeyi öğretmek durumundadır. Şu anda sayısız şirket yolsuzluğun iş için çözüm olmadığı kavramış bulunmakta. Bu nedenle etkin bir Etik&Uyum iletişimi için iş arkadaşlarımıza temiz bir işin nasıl sürekli ve uzun dönemli iyi bir iş getireceğini anlatmak Etik Lider olarak tüm yöneticilerin bu dönemde sınavıdır.

 

Çevirenler: Kemal Altuğ Özgün / Doğu Oyman

 

Orjinal Makale: https://fcpablog.com/2020/03/26/at-large-no-toilet-paper-that-reminds-me-of-the-compliance-department/

 

 

Makalelerdeki görüş ve yorumlar yazar veya yazarlara ait olup , Etik ve İtibar Derneği’nin konu ile ilgili düşüncelerini yansıtmamaktadır