Covid-19, hepimizin gündemine derin ve kalıcı izler bırakacak şekilde bomba gibi düştü. Covid-19 salgınının, dünyayı etkisi altına almış, korkutucu boyutlara sahip 1918’deki İspanyol gribi salgınıyla karşılaştırıldığında, her açıdan küreselleşmiş dünyamızda çok daha büyük ve sarsıcı bir etki alanına sahip olduğu söylenebilir. Gezegendeki nerdeyse hiçbir ülkenin, hiçbir bireyin dışında kalamadığı bu sarsıcı gerçek, herkes için endişe, üzüntü, belirsizlik ve güvensizlik gibi türlü duygulardan oluşan bir sarmal yarattı. Sonuçları, sonrasında net bir şekilde ortaya çıkacak bu travmanın oldukça büyük olduğunu, atlatılması ve başa çıkılması gereken çok sayıda sorunla karşı karşıya olduğumuzu belirtmek gerekmekte. Bir yandan da bu dönem, her bir birey, kurum ve ülke için önemli deneyimleri de içinde barındırıyor. Bu dönem içinde, dünyanın, benliğimizin, kendimizle ve dünyayla ilişkimizin değişiminin aktörleri haline geldiğimizi söylemek mümkün. En azından bu felaket, doğru soruları şekillendirmek suretiyle bir dönüşümü tetiklemesi umudunu da öne çıkarıyor.
ınBu süreçte sistemin, etik kaygıların ve iyiliğin belirleyici olduğu, doğayla barışık, kişi ve kurumların, kendileri dışında diğer kişi ve toplumlar da refahını öncelikleri olarak görecekleri bir yapıya evrilip evrilmeyeceği, şimdilik öncelikli olmasa da önemli bir soru alanının içeriğini belirliyor. Şüphe tüccarlarının¹ yaydığı dezenformasyonun gölgesinde, ezbere yaşadığımız hayatların üstüne inşa edilmiş felsefeyi anlamak üzere çok keskin bir viraja girmiş durumdayız. Bu noktada sistemin ruhunu, ideolojik, felsefi, tarihsel, ekonomik, kültürel ve hukuki boyutlarını anlamak ve aksayan yanları kadar kendisini de sorgulamak için zorlu bir sınavın içinde olduğumuz söylenebilir. Bu bağlamda, bu yazının konusu olan rüşvet olgusunu ve ilişkili örnekleri, hukuksuzluk bağlamının dışında, sistemin ürettiği ve sistemin kendi doğası içinde çeşitli formlara bürünmüş yanıyla ele almak ve rüşveti bu boyut üzerinden sorunsallaştırmak, ufuk açıcı olacaktır.
Rüşvet, günümüzün hızla gelişen ve küreselleşen dünyasının yoğun tepkisini çeken ve uluslararası düzenlemelere, sınır ötesi uygulanan yasalara konu olan bir fenomendir. Ceza hukuku uygulamaları açısından rüşvet, yolsuzluğun en yaygın ve tanıdık şeklidir. Uluslararası kamu kuruluşlarının rüşvetle mücadele kapsamında yaptığı çalışmaların sonuçlarına göre, hem ulusal hem de uluslararası seviyede rüşvet ve yolsuzlukla mücadeleye ilişkin yasal çerçeve, mevcut yaptırımlar ve infaz uygulamaları rüşveti ve yolsuzluğu tamamen engellemekte yetersiz kalmaktadır. Dahası, rüşvet ve yolsuzluk, uluslararası ticaretin ve teknolojinin gelişimi ile birlikte giderek karmaşık ve soyut bir hal almaktadır.
Yolsuzlukla uluslararası mücadelede özellikle Amerikan makamları olan ABD Adalet Bakanlığı ve ABD Sermaye Piyasası Kurulu etkin ve agresif bir rol oynamakta ve dünyanın dört bir yanındaki vakaları soruşturarak yolsuz şemalar işleten şirketleri ağır yaptırımlara tabi tutmaktadır. ABD Adalet Bakanlığı ve ABD Sermaye Piyasası Kurulu’nun uygulamalarını incelemek yolsuzluk modelleri ve örneklerini anlamak için oldukça öğreticidir. Bu nedenle, bu çalışmada, FCPA’in uygulamasında en büyük cezalara yol açan 10 soruşturma incelenmektedir.
Airbus SE Soruşturması
Airbus SE (“Airbus”), sivil ve askeri hava araçlarının üretimi ve satışıyla iştigal eden Hollanda merkezli halka açık bir şirkettir. ABD Yabancı Ülkelerde Yolsuzluk Uygulamaları Kanunu (“FCPA”) uyarınca rüşvet iddiasıyla açılan soruşturma kapsamında sunulan dosyalara göre Airbus, 2008 yılında başlayıp 2015 yılına kadar devam eden bir zaman diliminde dünya çapında, sistematik ve geniş kapsamlı bir şekilde rüşvet uygulamalarında bulunmakla isnat edilmiştir.
Soruşturmaya konu rüşvet planı, özel teşebbüsler ve devlet teşekkülleri ile ticari ilişki içine girmek ve haksız ticari çıkar sağlamak maksatlarıyla, yabancı devlet memurları dahil olmak üzere karar alma mekanizmalarında etkili olan kişilere rüşvet verilmesini içermektedir. Dosya kapsamında ayrıca, Airbus çalışanları ve temsilcilerinin yabancı devlet memurlarına lüks seyahat olanakları sağladığını gösteren elektronik yazışmalar da ortaya çıkarılmıştır.
Dosya kapsamında özellikle Airbus’ın, Çin Halk Cumhuriyeti’nin (“Çin”) mülkiyetinde ve kontrolünde olan havayolu şirketlerine uçak satmak amacıyla, Çin’deki bir iş ortağı kanalıyla Çin’deki devlet memurlarına rüşvet verdiği ve bu yolsuz uygulamayı gizlemek amacıyla ödemeleri başka bir iş ortağının adına Hong Kong’daki bir banka hesabına yaptığı tespit edilmiştir.
Soruşturma neticesinde Airbus, FCPA’i ihlal eden uygulamaları sebebiyle 2.091.978.881 Dolar ödemeyi kabul ederek uzlaşmaya varmıştır.
Petroleo Brasileiro S.A. Soruşturması
Petroleo Brasileiro S.A. (“Petrobras”), kısmen Brezilya devletinin mülkiyeti ve kontrolünde olan bir enerji şirketidir. Rüşvet verdiği ve muhasebe standartlarına uyum sağlamadığı iddialarıyla Petrobras hakkında FCPA uyarınca soruşturma açılmıştır.
Soruşturma kapsamında ortaya konulan bilgilere göre; Petrobras’ın yöneticileri, tedarikçileri ve yüklenicileri geniş çaplı bir ihaleye fesat karıştırma ve rüşvet planı yürütmüştür. Bu doğrultuda, Petrobras ile çalışmak isteyen yükleniciler, haksız şekilde Petrobras ile ticari ilişkilere girmek amacıyla Petrobras’ın üst düzey yöneticilerine rüşvet vermiştir. Bu rüşvet; üst düzey yöneticiler, Brezilya’daki politikacılar ile siyasi partiler ve yolsuzluk uygulamalarına dahil olmuş diğer kişiler arasında üst düzey yöneticilerin marifetiyle paylaşılmıştır. Ayrıca, yapılan rüşvet ödemelerini yatırımcılar ve resmi otoritelerden gizlemek amacıyla muhasebe kayıtlarında gerçeği yansıtmayan değişiklikler yapılmıştır.
Soruşturma neticesinde Petrobras, FCPA’i ihlal eden uygulamaları sebebiyle 1.786.673.797 Dolar ödemeyi kabul ederek uzlaşmaya varmıştır.
Telefonaktiebolaget LM Ericsson Soruşturması
Telefonaktiebolaget LM Ericsson (“Ericsson”), telekomünikasyon alanında faaliyet gösteren İsveç merkezli çok uluslu bir şirkettir. FCPA’de yer alan rüşvetle mücadele, muhasebe standartları ve iç kontrol hükümlerini ihlal ettiği iddialarıyla Ericsson hakkında soruşturma açılmıştır.
Soruşturma kapsamında ortaya konulan bilgiler ışığında, Ericsson’un çoğunlukla üçüncü kişi danışmanlar ile yaptığı sahte sözleşmeler aracılığıyla birçok ülkedeki hükûmet yetkililerine rüşvet verdiği ve üçüncü kişiler aracılığıyla yaptığı rüşvet ödemelerini örtbas etmek maksadıyla aslında almadığı hizmetlere ilişkin bu üçüncü kişilerin faturalarını kabul ettiği anlaşılmıştır. Bu yöntemle Ericsson, devlet kontrolünde olan telekomünikasyon şirketleriyle Cibuti’de 20.3 milyon € ve Kuveyt’te 182 milyon Dolar değerinde sözleşmeler imzalamıştır. 2000 ve 2016 yılları arasında Ericsson, benzer şekilde Çin’de devlet kontrolündeki telekomünikasyon şirketleriyle ticari ilişki içine girmek maksadıyla birçok devlet memuruna hediyeler vermiş, onların eğlence ve seyahat masraflarını hukuka aykırı şekilde karşılamıştır. Ericsson’un bu şekilde 2013 ve 2016 yılları arasında sadece Çin’de 31.5 milyon Dolar tutarında ödemelerde bulunmuş; bu ödemeleri ise Ericsson şirket politikalarına aykırı biçimde üçüncü kişi temsilcileri aracılığıyla yapmış ve kendi defter ve kayıtlarında uygunsuz biçimde kaydetmiştir.
Vietnam’da ise 2012 ve 2015 yılları arasında Ericsson iştiraklerinin bir danışmanlık şirketine 4.8 milyon Dolar ödediği ve bu parayı kayıt dışı bir rüşvet fonu (slush fund) olarak kullandığı tespit edilmiştir. Bu fon, Ericsson’un denetim (due diligence) süreçlerini aşamayan üçüncü kişilere ödeme yapmak adına kullanılmıştır.
Soruşturma neticesinde Ericsson, FCPA’i ihlal eden uygulamaları sebebiyle 1.060.570.832 Dolar ödemeyi kabul ederek uzlaşmaya varmıştır.
[1] Merchants of Doubt, Naomi Oreskes ve Erik M. Conway’in Türkçe’ye Şüphe Tüccarları olarak çevrilen kitaplarında, Dünya’ya ve insanlara zarar verdikleri bilimsel olarak kanıtlanmış olan toksik kimyasallardan iklim değişikliğine uzanan farklı konulara ilişkin karşıt görüşlerin “konunun uzmanı” görünümlü kişiler aracılığıyla ve ekonomik çıkarlar adına yayılarak, bahsedilen tartışma konuları hakkında nasıl kafa karışıkları yaratıldığı ve gündemin nasıl değiştirilebildiği anlatılıyor.
[2] Bu özet, ABD Adalet Bakanlığı’nın sitesinde yayımlanan “Airbus Agrees to Pay over $3.9 Billion in Global Penalties to Resolve Foreign Bribery and ITAR Case” başlıklı duyuruda paylaşılan verilerden faydalanılarak hazırlanmıştır. Erişim için bkz. https://www.justice.gov/opa/pr/airbus-agrees-pay-over-39-billion-global-penalties-resolve-foreign-bribery-and-itar-case (12.03.2020 tarihinde erişildi)
[3] Bu özet, ABD Adalet Bakanlığı’nın sitesinde yayımlanan “Non-Prosecution Agreement and Statement of Facts” başlıklı dokümanda paylaşılan verilerden faydalanılarak hazırlanmıştır. Erişim için bkz. https://www.justice.gov/opa/press-release/file/1096706/download (12.03.2020 tarihinde erişildi).
[4] Bu özet, ABD Adalet Bakanlığı’nın sitesinde yayımlanan “Ericsson Agrees to Pay Over $1 Billion to Resolve FCPA Case” başlıklı duyuruda paylaşılan verilerden faydalanılarak hazırlanmıştır. Erişim için bkz. https://www.justice.gov/opa/pr/ericsson-agrees-pay-over-1-billion-resolve-fcpa-case (12.03.2020 tarihinde erişildi).
Yazının Devamını Okumak İçin Tıklayınız
Yazan: Av. Dr. Elvan Sevi Bozoğlu
Makalelerdeki görüş ve yorumlar yazar veya yazarlara ait olup , Etik ve İtibar Derneği’nin konu ile ilgili düşüncelerini yansıtmamaktadır.
Etik ve Uyum Programı Nasıl Hazırlanır?
Kurumsal Etik ve Uyum Programı Geliştirme Gereğinin Ardındaki İtici Güçler
Sorumlu İş Modelinin Şirkete Yararları
Sorumlu İş Modeli
Gençlerden Geleceğe: Sürdürülebilirlik ve Etik Zirvesi Manifestoları
ISO 37301 Uyum Yönetim Sistemi (Compliance Management Systems) Standardı Neden Önemlidir?
Legality of Pay or Consent Models
Kurumsal Diplomasinin 6 Unsuru