İletişim teknolojisindeki yeni gelişmeler hayatımızı kolaylaştırmanın yanı sıra yeni sorunlara da sebep oldular. Özellikle Whatsapp gibi yaygın, kullanımı kolay ve bedava uygulamalar artık hayatımızın bir parçası haline geldiler. Doğal olarak iş dünyası da Whatsapp gibi bir uygulamayı hemen kendi amaçları için kullanmayı keşfetti. Departmanlar kendi aralarında şirket içi duyuruları, işteki değişiklikler vb her konuda Whatspp gibi uygulamaları kullanmaya başladılar. Elbette çalışanlar da kendi aralarında şirket içi değişiklikler, gelişmeler ve dedikodular için teknolojiden faydalanmaya başladılar.
Elbette bu durum yeni ve öngörülemeyen sorunlara yol açtı. Özellikle ülkemizde yaşanan bir dava sonucunda verilen Yargıtay kararı çok değişik tartışmalara neden oldu.
Bir firmada yanında çalışan satış temsilcilerinin WhatsApp grubu kurduğunu ve işyerindeki davranışları ve kendi de dahil olmak üzere yöneticilerinin tutumlarını eleştirdiklerini öğrenen işveren grupta yer alan tüm çalışanlarını işten çıkarttı. WhatsApp grubunu işverene ihbar eden çalışana ise sadece uyarı cezası verildi. Haksız yere işten çıkarıldıklarını düşünen bir çalışan ise iş mahkemesine başvurdu.
Mahkemede ifade veren davacı çalışan, “Getirilen yeni sistemde ücret + prim sistemi ile çalışmam sebebi ile gelirimde büyük oranda eksilme olacağından bu sorunun çözümü için davalı işverene durumu e-mail ile bildirdim. Davalı bu e-mail sebebi ile tarafıma suçlamalarda bulunarak beni haksız şekilde işten çıkardı. İş akdim haksız ve hukuka aykırı olarak feshedilmiştir. Feshin geçersizliği ile eski işime iademi, talep ediyorum.” dedi. İşveren ise davacının da aralarında bulunduğu işyeri çalışanlarının bir araya gelerek işyeri adına kayıtlı telefon ve GSM hattı vasıtası ile Whatsapp uygulaması kurduklarını söyledi.
Çalışanların kurdukları grup ile hem işyeri hem yöneticileri hem de kendi hakkında hakaret dolu ifadelerle yazıştığını belirten işveren böylelikle uyumlu çalışan işçilerin de etkilendiği bir ortamın hazırlandığını öne sürdü. İşyeri çalışma koşullarının olumsuz etkilendiğini belirten işveren kendisi ile çalışan arasındaki güven ilişkisinin artık bozulduğunu ve bu sebeple İş Kanunu’nun 25/II.e maddesi uyarınca haklı nedene dayanan fesih hakkını kullandığını belirtip davanın reddini talep etmişti.
Mahkeme, davacı işçinin talebini geri çevirdi. Bunun üzerine Yargıtay’a başvuran çalışana bu sefer iyi haber geldi. Yüksek mahkeme işverenin, geçerli ve haklı nedenle davacının davranışının veya yetersizliğinin iş yerinde olumsuzluklara yol açtığını ve iş ilişkisinin çekilmez hal aldığını da ispat etmesi gerektiğine vurgu yaptı. Yargıtay kararında çalışanların iş akışını bozmadığı ve çalışmalarını etkilemediği sürece Whatsapp grubu kurmaları ve burada konuşma içinde olmalarının yasak olmadığı kaydedildi.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi kararında ayrıca “Grup içi konuşmaların gizli kalması esas olduğu gibi genel olarak bakıldığında çalışma koşullarının olumsuzluğu, işveren ve yöneticilerin eşit davranmama, mobbing niteliğindeki tutumlarının dile getirildiği tespit edilmiştir. İşveren gizli kalması gereken verileri yasak bir şekilde elde ettiği gibi aynı konuşmalarda bulunan işçiye davranışı nedeni ile ihtar cezası vermek sureti ile de bilgi verdiği için işçisini korumuştur. İşçilerin işyerinde mailleri, işverene bildirimleri işçilik hakları ile ilgili demokratik talep niteliğinde olup, bu tür barışçıl davranışların fesih nedeni yapılması doğru değildir. İspat yükü kendisinde olan davalı işveren haklı ve geçerli feshi kanıtlayamamıştır” denilmiştir.
Aslında burada dikkat edilmesi gereken iki önemli husus bulunmaktadır. İlki yüksek mahkemenin çalışanların kendi aralarında işyeri hakkında eleştiri yapmalarını demokratik bir hak olarak görmesidir. Bu doğrultuda eleştiri hakkının kapsamını işyerleri açısından geniş olarak almayı tercih etmiştir. Böylelikle Yargıtay demokratik eleştiri hakkını kullananlara yönelik “işyeri çalışma koşullarının olumsuz etkilediği” suçlamasını da kabul etmemiştir.
İkinci önemli husus ise hukuk veya ceza davaları açısından delillerin mutlaka hukuka uygun olarak alınması gerektiğidir. Hukuka aykırı olarak elde edilmiş herhangi bir delil ispat için kullanılamayacaktır. Whatsapp yazışmaları için de aynı durum söz konusudur. Kişilerin kendi aralarında bir grup oluşturduğu ve dışarıya herhangi bir sızma olmayacağını düşündükleri gruplarından bir kişi işverene etik dışı bir şekilde konuşmaları iletmiştir. Yargıtay 3. Dairesinin 2017/2577 kararında özet ile Sosyal medya hesaplarında yapılan paylaşımların, ancak hesabın sahibi veya aynı paylaşım ortamında ( facebook/WhatsApp ) bulunan kişilerce delil olarak kullanımının mümkün olacağı belirtilmiştir. Yani paylaşımı yapan kişinin bilgisi, onayı ve izni olmadan yapılan paylaşımların delil olarak sunulmasının hukuka aykırı delil olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi değişen teknoloji dünyası artık işyerinde farklı dinamiklere göre karar verilmesini gerektirmektedir. Belki de bu konuda sadece hukuk değil etik de bize rehber olabilecektir. Herhangi bir sosyal medya grubunda bulunanların kendi aralarındaki özel yazışmalarının okunması belki hukuka aykırı olarak görülmeyebilir ama kesinlikle etik dışı bir davranıştır. İşverenin tıpkı işyerindeki herkes gibi sınırlarını bilmesi ve ona göre hareket etmesi sadece hukuk ile değil etiği bir işyeri kültürü haline getirmekle de sağlanabilir.
Ali Cem Gülmen, TEİD Araştırma Direktörü
Makalelerdeki görüş ve yorumlar yazar veya yazarlara ait olup , Etik ve İtibar Derneği’nin konu ile ilgili düşüncelerini yansıtmamaktadır.
Etik ve Uyum Programı Nasıl Hazırlanır?
Kurumsal Etik ve Uyum Programı Geliştirme Gereğinin Ardındaki İtici Güçler
Sorumlu İş Modelinin Şirkete Yararları
Sorumlu İş Modeli
Yolsuzlukla Mücadelede İletişim Stratejileri: Etkiyi Arttırmanın Yolları
G20 Zirvesi Sona Erdi, Etkileri Devam Ediyor: B20 Brasil Responsiveness Report
G20 Brezilya bitti sıra Güney Afrika’da
İş Etiği ve Uyum Politikalarının Ticari Hayattaki Yeri ve Önemi