INmagazine

Yolsuzluklar Tarihinde Kısa Bir Gezinti: Puslu İşler Atlası

Puslu işlerin tarihi Sümerlere kadar uzanıyor. Şimdilik sonu da görünmüyor. Ancak tek güvenebileceğimiz yine de içsel ve dışsal denetim. Güç ve yetki ne kadar çok insana pay edilirse, o kadar az yolsuzluk ve hile ile karşılaşacağımız açık. Kıssadan hisse: Yetkileri mümkün olduğunca çok insanla paylaşın ve kapıları ardına kadar açın. Bırakın güneş içeri girsin…

M.Ö. 4000 yıllarına ait bir Sümer tableti, belki de dünya tarihindeki yolsuzluklar hakkında ilk belge olmasıyla bilinir: “Sümer Okul Günleri” adını taşıyan bu tablette okulunda başarısız bir öğrenciden bahsedilir: “Bu öğrencinin ailesi de çocuklarının derslerinde başarılı olmasını istiyorlar. Bu amaçla öğretmeni evlerine davet ediyorlar; öğretmeni yedirip içiriyor, hatta türlü hediyeler de veriyorlar. Bütün gecenin bu şekilde geçtiği yazılı tablette. Sonra ne mi oluyor? Sorusunun cevabı tabletin devamında veriliyor ve başarısız öğrenci birden sınıfın en başarılı öğrencisi oluveriyor. Sınıfın şefi yani başkanı yapılıyor”. Geçmişten gelen en eski kayıtlarda bile yer alan yolsuzluğun tanımı yapılınca genelde akla hemen “kamu gücünün özel çıkarlar amacıyla kötüye kullanılması” gelse de, dünya yolsuzluk tarihi, tabii ki, özel şirketlerin yolsuzlukları ve büyük skandalları ile de tıka basa doludur. Bu bağlamda yolsuzluğu “herhangi bir görevin özel çıkarlar için kötüye kullanılması”olarak tanımlamak çok daha doğru olacaktır. Mediciler’den Enron Skandalı’na, South Sea Company’nin çöküşünden Lehman Brothers’ların yarattığı krize kadar Dünya Ekonomi Tarihi, kendi dönemlerinin en büyük şirketlerinin ve kurumlarının karıştığı yolsuzluklar, dolandırıcılıklar, krizlerle yazılmıştır. Şimdi gelin bu yolsuzluklar tarihinde, trajikomik bir yolculuğa doğru yelken açalım; puslu işler atlasında…

 

MEDICILER IŞI BAŞLATIYOR
Şirket yolsuzlukları tarihinde ilk büyük deprem, dönemin Avrupa’sının en büyük kuruluşu ve aile şirketi sayılan Mediciler ve Bankalarının iflas etmesiyle yaşandı desek hata etmemiş oluruz. İtalya’nın ticari merkezi olan Floransa’da hüküm süren, son derece güçlü ve etkin bir aile olan Mediciler, tam üç papa, çok sayıda Floransa hükümdarı ve daha sonra Fransa kraliyet mensupları yetiştirmiş, ayrıca sanata verdikleri destekle de İtalyan Rönesansı’nı da yakından etkilemişlerdir.

Aile, kurdukları Medici Bankası ile Avrupa’nın en başarılı ve saygın finans kurumlarından birini hayata geçirerek ticari güçlerine güç katmışlardı. Ancak Rönesans’ın önemli sanatçılarının bir anlamda baş sponsoru ve hamileri olan Mediciler, bu esnada aşırı harcamalarına ve olağanüstü lüks hayat tarzlarına, yöneticileri kontrol etme konusundaki başarısızlıklarını da eklemişlerdi. 1455-1485 yıllarında İngiltere’yi kendi içinde büyük bir karmaşaya sürükleyen Güller Savaşı ve yine Akdeniz ticaretini altüst eden Osmanlı-Venedik Savaşı, bankanın 1490’lı yılların başında tamamen iflas etmesine neden oldu. 1494 yılında Milano şubesinin varlığına da son verildi ve aynı yıl, Medici ailesi, bir zamanlar hakimi oldukları Floransa’dan sürüldü. Kurumsal yolsuzluğun ilk büyük sonucu olarak tarihe geçen bu olay aslında, sonun başlangıcıydı ve ne yazık ki gerisi de geldi…18. yüzyılda Güney Amerika’da faaliyet gösteren Britanya kökenli South Sea Company (Güney Denizi Şirketi) İspanya Veraset Savaşı (1700-1715) esnasında imzalanan bir anlaşmayla İspanya’nın Güney Amerika kolonilerinde tekel konumuna gelmişti. Yaptıkları borsa spekülasyonları ile hisse seneti fiyatları 1000 sterline kadar çıkan şirket, sonunda dayanamadı ve Eylül 1720’de kelimenin tam anlamıyla çakıldı. “Güney Denizi Balonu” olarak bilinen ekonomik krize sebep olan bu çakılma Maliye Bakanı John Aislabie dahil olmak üzere şirketin tüm yönetim kadrosunun hapishaneye gitmesiyle sonuçlandı. Yine de şirket başlattığı krizden sonra yeniden yapılandırılıp 100 yıldan daha fazla bir süre faaliyetlerine devam edebildi.

 

BÜYÜK BUHRAN VE ARTÇILARI
1929 Ekonomik Krizi genellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde borsanın çöküşü olarak hatırlansa da sonuçları itibariyle tüm dünyaya büyük bir yıkım getirdi ve birçok şirketin yolsuzluklarının da ortaya çıkmasına ve tabii dünyanın dört bir yanındaki yüzbinlerce kişinin hayatının kararmasına sebep oldu. Bunlardan biri de Almanya’nın en önemli bankalarından olan ve daha çok kısa adı DanatBank olarak bilinen “Darmstädter und Nationalbank” idi. Bankanın yöneticilerinden Carl Boener kurumunun en büyük müşterisi olan tekstil devi Nordwalle’nin sistematik olarak verilen yanlış muhasebe bilgilerini fark etmesi fitilin ateşlenmesine sebep olacaktı. Nordwelle’nin yolsuzluklarının banka için sonuçları ise tam bir felaketti. Bankanın en büyük müşterisinin batması demek bankanın da batması demektir. Bankanın müşterileri daha sonra büyük bir panik yaşayacak ve gerçekten de DanatBank batacaktır.(2)

Kurumsal yolsuzluk skandallarının en büyüklerinden biri ise 1963 yılında gerçekleşecekti. “Salata Yağı Skandalı” olarak bilinen deprem, American Express, Bank of America ve Bank Leumi gibi büyük uluslararası kurumların 150 milyon dolar (günümüzün değeri ile 1,1 milyar dolar) kaybettiği büyük bir yolsuzluk olarak ortaya çıkmıştı. Döneminin en büyük finans kuruluşlarından American Express, her türlü bitki ve salata yağı ticareti yapan Tino de Angelis’e kredi vermek için depolarında bulunan yağları teminat göstermesini istemişti. Teminat verilmiş ve sonuçta kredi de çıkmıştı. Ancak bir sorun vardı: Tankerler yağ değil su ile doluydu ve fizik bilgisini kullanan Angelis, yağın suyun üstüne çıkacağını düşünerek Bank Express’i büyük bir tuzağa düşürmeyi başarmıştı. Kontrole gelen müfettişler hiçbir şeyden şüphelenmemişti ama sonunda rakamların abartısından skandal ve yolsuzluk ortaya dökülmüştü. Tıpkı Warren Buffet’ın 2008 yılında “Süte fazla su karıştırıldı.” diyerek meydana gelen ekonomik krizi anlatması gibi, 1963 yılında da yağa fazla su karıştırılmıştı.

 

İTİNAYLA ATIK YÖNETİMİ YAPILIR
80’lere gelindiğinde, bu sefer de, Wall Street’in önemli yatırım bankalarından Drexel Burnham Lambert’ın skandalları ve yolsuzlukları ortaya çıkmaya başlamıştı. ABD’nin en büyük 5. yatırım bankası olan firma, piyasalarda yükselişiyle göze çarpıyordu, ta ki junk bond pazarında (yüksek riskli şirketlerin çıkardığı bono) illegal operasyonları ortaya çıkıncaya kadar. Sonuç çok çok acı oldu: Büyük Buhran’dan bu yana verilen en büyük ceza olan 650 milyon dolar tazminat…

ABD’nin en büyük atık yönetimi şirketlerinden Waste Management Inc. bilançosuna sahte bir şekilde olmayan 1,7 milyar dolarlık kârı ekleyerek tarihin en büyük şirket yolsuzluklarından birine imza atmış oldu. Şirketin kurucusu ve o dönemki CEO’su Dean L. Buntrock’un sorumlusu olduğu ve 1992-1997 yıllarını kapsayan yolsuzluk bilançosu, yeni CEO Maurice Meyers’ın şirket içinde yolsuzluk olduğundan şüphelenmesi ve ihbar hatları kurarak çalışanların konuşmasını sağlaması ile 2002’de ortaya çıkarılmıştı.

Yine ABD’de gerçekleşen ve tüm dünyada büyük bir çalkantı yaratan yolsuzluk olaylarından biri de Enron Skandalı olarak tarihte yerini aldı. ABD enerji sektörünün dev şirketlerinden Enron, 1999 yılı başında 20 dolar civarında olan hisse senedi fiyatlarını 90 dolara kadar yükseltmeyi başarmıştı. Enron’un başarısından şüphe etmeyen yatırımcılar bu şirketin piyasa değerini durmaksızın yükseltiyorlardı. Dünyanın en güçlü beş denetleme şirketinden birisi olan Arthur Andersen’in denetiminden geçen muhasebe raporlarında da yatırımcılara güven pompalanıyordu.
Oysa gerçek durum hiç de düşünüldüğü gibi değildi. Şirketin üst yöneticilerinin yaptıkları yolsuzluklar 74 milyar dolarlık bir zarar ortaya çıkarmıştı. Enron hisselerine sahip yatırımcıların paraları bir günde eridi. Emekliliği gelen çalışanlar ortada kaldı. Sonuçta Enron iflasını açıklamak zorunda kalırken, denetim firması Arthur Anderson piyasadan silindi. Enron, yalanlarına herkesi o kadar çok inandırmıştı ki, skandaldan önce Fortune dergisi, Enron’u tam 6 yıl üst üste Amerika’nın En Inovatif Şirketi seçmişti. ABD’nin en büyük ikinci telefon şirketi ve telekomünikasyon devi Worldcom da şirketin varlıklarını, yaptığı sahtekarlıklarla tam olarak 11 milyar dolar yüksek göstererek bir rekora imza atmıştı. 2002 yılında Enron’un hemen arkasından ortaya çıkan skandalın bilançosu da oldukça ağırdı. Yatırımcılar tam 180 milyar dolar zarar ederken, 30 bin kişi de işinden olmuştu. Şirket içerisinde yer alan bir bölümün 3.8 milyar dolarlık hesap açığını devlete ihbar etmesiyle ortaya çıkan yolsuzluk sonucunda şirketin CEO’su Bernie Ebbers tam 25 yıl hapse mahkum oldu.

 

YOLSUZLUK KÜRESEL KRIZ ÇIKARIR MI?

2003 yılında ise Mortgage-Finans devi Freddie Mac 5 milyar dolarlık kazancı konusunda yanlış beyanda bulunarak şirket yolsuzlukları tarihine geçmişti. Yanlış beyanda bulunan ve geliri olduğundan düşük gösteren yöneticiler bir SEC (U.S. Securities and Exchange Commission, borsa firmalarını denetleyen ve düzenleyen kamu kurumu) soruşturmasında radara yakalanmışlardı. Sonuç olarak 125 milyon dolar ceza ve yöneticilerin kovulması ile başlayan bir süreç yaşandı. İşin ilginç yanı, aynı sektörden Fannie Mae’nin skandaldan bir yıl sonra benzer yolsuzluklarının ortaya çıkması olmuştu.

Yine ABD menşeli güvenlik sistemleri şirketi Tyco’nun CEO’su Dennis Kozlowski ve CFO’su Mark Swartz şirketten tam 150 milyon dolar çalmışlardı. 2005 yılında ortaya çıkan skandal sonucunda iki kafadar, şirketin gelirlerini 500 milyon dolar şişirme suçundan hapsi boylamışlardı. Bunun sonucu Tyco’ya, yatırımcılarına verdiği 2 milyar dolarlık zararın tazmini olarak geri dönmüş oldu. İşin komik tarafı, skandal ortaya çıkmadan önce şirketin CEO’su Kozlowski, eşine Sardunya adasında tam 2 milyon dolarlık bir doğum günü partisi düzenlemiş ve bununla gündeme gelmişti.
Dünya ekonomisini vuran 2008 krizinin en büyük etkenlerinden biri olarak gösterilen Lehman Brothers Skandalı da yolsuzluk tarihinin mihenk taşlarından biri olarak kabul ediliyor. Son derece yüksek notlar alan, fakat aslında değeri çok da yüksek olmayan CDS kağıtlarını piyasaya dağıtan şirketin çöküşü de korkunç oldu. Kendisiyle birlikte tüm Amerikan ekonomisini de iflasa götüren Lehman Brothers tarihin en büyük iflasını yaşadı. Delil eksikliği sebebiyle SEC tarafından soruşturmaya uğramayan şirket krizden 1 yıl önce Fortune dergisi tarafından en güvenli banka seçilmişti.
2008 yolsuzlukların ortaya çıkması açısından hareketli ve bereketli bir yıl oldu. Aynı yıl, bilinen en önemli Hedge Fon yolsuzluklarından biri olan Madoff Skandalı patlamıştı. New York finans piyasasının tanınmış isimlerinden biri olan Bernard “Bernie” Madoff söz konusu çevrelerin en güvendiği isimlerden biriydi o tarihe kadar. 2008 Krizi Madoff’un şirketinin aslında Ponzi Oyunu (Saadet Zinciri) ile yatırımcıları dolandırdığını ortaya çıkarmış oldu. Madoff, 50 yıllık itibarı ile topladığı paraları hedge fonlarda değerlendiriyormuş gibi yaparak aslında bir saadet zinciri kurmuştu. Hedge fonların denetlenememesi sebebiyle Madoff da yatırımlarını hedge fonlarda tuttuğuna herkesi inandırmayı başarmıştı. Aslında yatırım yapmıyor ya da risk almıyor tersine yeni gelenlerden aldığı parayı eskilere kâr payı olarak dağıtıyordu. Madoff’un oyunu çok uzun süren, çok geniş alanlara ulaşan ve tarihteki benzer zincirlerden çok daha derin etkileyen, 50 milyar doları aşan gerçekten oldukça ekstrem bir durumdu. Sonuç mu? Madoff tam 150 yıl hapse mahkum edildi…

 

PEKI YOLSUZLUK NASIL ENGELLENIR?

Bütün bu puslu işleri anlattıktan sonra bir çözüm yolu var mı dediğinizi duyar gibi oluyoruz. Sonuç olarak az buz bir örnek ve vakıadan bahsetmiyoruz. Ernst&Young’ın 2010 Global Yolsuzluk Anketine göre, dünya genelinde şirketlerin yöneticilerinin %16’sı, son iki yıl içinde şirketlerinde önemli bir yolsuzluk olayına tanık olduklarını bildirmişti. Ancak her şeyin bir çözümü var elbette. Yolsuzluğu engellemek için alınması gereken önlemlerin başında, bağımsız denetim firmalarının denetiminin yanı sıra güçlü bir iç denetim mekanizmasının geldiğini rahatça söyleyebiliriz. Sonuçta denetim firmaları da, birer kurum ve benzer sorunların içine düşebiliyorlar. Bu nedenle, kurumsal kültür ve iç denetim mekanizmaları, en az dışsal denetim kadar etkili olabiliyor.
Diğer bir temel öneri ise yetkiyi mümkün olduğunca bir elde toplamamak. Sonuçta, “Güç çürütür, mutlak güç ise mutlaka çürütür”. Yetki ve gücü ne kadar çok insana pay edebilir-seniz, yolsuzluğa karşı en güçlü önlemlerden birini otomatik olarak almış olacaksınız. Daha açık bir ifadeyle fazla yetkiye sahip kişinin yolsuzluk yapma potansiyeli artmakta olduğunu düşünürsek yetkinin birden fazla kişi arasında bölünmesi riski azaltacaktır.
Sonuç niyetine, yolsuzluğun uzun bir tarihi ve geleneği var. Ama aynı şekilde yolsuzlukla mücadelenin, gerçeklerin ve adaletin peşine düşenlerin de. En önemlisi kararlı olmak ve insanların kolektif dürüstlüğüne, birbirlerini denetleme ve kontrol gücüne inanmak. Tüm yolsuzluklar tarihi, az sayıda insanın, karanlık kapılar ardında birbirinin sırtını sıvazlama hikayelerinde ortaya çıkıyor. Ne kadar açıklık, şeffaflık ve ortak irade, o kadar az yolsuzluk ve hile. Kıssadan hikaye…

Kaynaklar:

1) TEPAV: Yolsuzlukla Mücadele TBMM Raporu, “Bir olgu olarak Yolsuzluk: Nedenler, Etkiler, Çözüm Önerileri”.
2) The Great Crash: How the Stock Market Crash of 1929 Plunged the World into Depression, Selwyn Parker.
3) Business Insider: How The Salad Oil Swindle Of 1963 Nearly Crippled The NYSE BRYAN TAYLOR.
4) Ekonominin çokbilmişleri için yazalım: Yağ sudan hafiftir, Tarık Yılmaz: www.manset.at
5) Dr. Okan Acar http://www.okanacar.com/


Yazı: Ali Cem Gülmen, TEİD Araştırma ve Yayın Koordinatörü

Makalelerdeki görüş ve yorumlar yazar veya yazarlara ait olup , Etik ve İtibar Derneği’nin konu ile ilgili düşüncelerini yansıtmamaktadır.