Uygulamada ESG olarak yerleşen bu terim, İngilizce “Environmental, Social and Governance” ibaresinin baş harflerinin kısaltılmış halidir.
ESG NEDİR?
Dilimizdeki karşılığı ise “Çevresel, Sosyal ve Yönetişim” olarak ifade edilebilir. Esasında bir yatırımın sürdürülebilirlik ve toplumsal etki performansı kavramı olarak gelişen ESG, yatırımcıların yatırım kararı almadan önce araştırmaları ve düşünmeleri gereken çevresel, sosyal ve yönetişimsel konuları kapsar.
Çevresel, Sosyal ve Yönetişim (“ESG”) uygulamalarının dokunduğu alanları aşağıdaki başlıklarla sınırlı olmamak üzere ana hatları ile şu şekilde gruplandırılabiliriz:
Çevresel Uygulama Başlıkları: Kirlilik, Atık, Su, Doğal Kaynak Yönetimi, Tedarik Zinciri Yönetimi, Emisyonlar ve Karbon Ayak İzi, Arazi Kullanımı ve Ormanları Tahrip Etmeme, Enerji, Yenilebilir Enerji, İklim Değişikliği ve Etkileri
Sosyal Uygulama Başlıkları: Sağlık ve Güvenlik, İnsan Hakları, Cinsiyet Eşitliği, Tüketici ve Ürün Sorumluluğu, Modern Kölelik, İnsan Kaçakçılığı ve Çocuk İşçi Çalıştırma, Çalışan ve Müşteri İlişkileri, Paydaş ve Toplum Katılımı
Yönetişim Uygulama Başlıkları: Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele, Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesi, Risk Yönetimi ve Denetim, İtibar Yönetimi, Kriz Yönetimi, Sürdürülebilir ve Yeşil Finans Araçlarının Kullanımı, Finansal ve Kurumsal Raporlamalar, Cinsiyet Ayrımı Yapmama, İstihdamda Çeşitlilik ve Kapsayıcılık, Yöneticilerin ve Yönetim Kurulu Üyelerinin Görev ve Sorumlulukları, Kişisel Verilerin Korunması, Siber Güvenlik, Yasal Mevzuata Uyum
Yukarıdaki başlıklara bakıldığında ESG odaklı yatırımlarda odak noktasının çevre bilinci, sosyal ilişkiler ve kurumsal yönetim ilkelerinin ön planda tutulduğu bir gerçektir.
ESG alanında gerçekleştirilen bir süreç yönetiminde çevresel, sosyal ya da yönetişimsel konuları birbirinden bağımsız olarak değerlendirmek doğru bir uygulama olmayacaktır; tutarlı bir uygulamada bulunmak için bu konuların birbirleriyle arasındaki ilişkilerin bütünsel bir yaklaşımla değerlendirilmesi gerekmektedir.
ESG, 20 yıldan kısa bir sürede, Birleşmiş Milletler tarafından yürütülen bir sosyal sorumluluk girişiminden 30 trilyon ABD dolarından fazla finansal varlığı temsil eden küresel bir fenomene dönüşmüştür[1]. Ancak esasında ESG’nin bu denli rağbet görmeye başlaması ne bir anda gerçekleşmiştir ne de bu gelişme iş dünyası ve çevrenin ihtiyaçlarından kopuk oluşmuştur. 20. Yüzyılın başından itibaren iş dünyasındaki çeşitli çalkantılar, krizler, hak talepleri, boykotlar ve eylemlerin oluşturduğu sosyal baskı ESG’yi günümüzdeki anlamına kavuşturmuştur. Hatta kimileri bazı kaynaklara dayanarak ESG’nin tarihini 18. yüzyılda köle ticaretine, kaçakçılığa ve lüks tüketime karşı çıkan ve içki, tütün üreten veya kumara izin veren şirketleri boykot edenlere kadar götürmektedir[2]. Görüldüğü gibi, neticelerinden bağımsız olarak iş dünyasının ve sermayenin çevresel, sosyal ve yönetişimsel olarak daha ileriye taşınması kimi zaman tüketici talepleriyle gerçekleşmişse de, günümüz ESG kavramını benzer sosyal sorumluluk girişimlerinden ayıran temel özelliği, ESG duyarlı iş stratejilerinin şirket karlılıklarına da olumlu bir etki yarattığının görülmeye başlaması olmuştur. Gerçekten de artık bu kavramın benimsenmesinin, bu alanda hızlı ve esaslı uygulamalara geçilmesinin temel motivasyonu, sürdürülebilir bir ekonomiye duyulan derin ihtiyaç, bu ihtiyacın devlet politikaları ile desteklenmesi, giderek artan ESG bilinci ve ESG’nin şirketlerin iş yapış şekillerine entegre edilmesinin hem etik hem ticari olarak kaçınılmaz bir unsur haline gelmesi olmuştur.
ESG UYGULAMALARI NEDEN ÖNEMLİDİR?
Gün geçtikçe derinleşen iklim krizi, salgın hastalıklar, toplumsal eşitsizlikler ve buna bağlantılı olarak tecrübe edilen pratiklerin küresel ekonomiye olan yansımaları, ESG uygulamalarının önemini de kaçınılmaz olarak artırmıştır. Yıllardır büyümeye devam eden yeşil ekonomi, kendine has araçlarını da beraberinde geliştirmeye devam etmiştir. Özellikle geçtiğimiz yıllarda koronavirüs salgınının etkisiyle, International Monetary Fund (“IMF”) çok defa yeşil iyileşme çağrısında bulunmuştur. Bu çağrılar ve salgın sonrasında piyasadaki aktörlerin sürdürülebilir olmayan büyüme modelleriyle ekonomik kalkınmanın ve ilerlemenin mümkün olmayacağını kavramaları, yeşil tahvil veya yeşil kira sertifikası gibi yatırım araçlarına öncelik verilmesini sağlamıştır. Zira, salgının etkisiyle standart yatırım ve borçlanma faaliyetlerinde bir yavaşlama olurken, sürdürülebilir tahvil ve krediler piyasası gittikçe büyümeye devam etmiştir. Örneğin, yakın tarihte Türkiye Sermaye Piyasası Kurulu (“SPK”) da, yukarıda bahsi geçen gelişmeleri göz önünde bulundurarak dünyada kendisi gibi düzenleyici ve denetleyici kuruluşların bu piyasaların sağlıklı büyümesi ve kamuyu aydınlatma yükümlülükleri çerçevesinde yatırımcının korunması için düzenleyici çerçeveler getirdiğini gözlemlemiştir. Bunun üzerine SPK, 11. Kalkınma Planını, 2021 Ekonomi Reformları Paketini ve Paris İklim Anlaşması öncelik ve eylemlerini gerekçe göstererek Sermaye Piyasası Kanunu md. 1 ve md. 128/e hükümleri uyarınca, bir düzenleyici çerçeve taslağı hazırlamıştır. Böylelikle SPK, Yeşil Borçlanma Aracı ve Yeşil Kira Sertifikası Rehberi Taslağı (“Rehber”)[3] ile Türkiye sermaye piyasasında yeşil borçlanma aracı ve yeşil kira sertifikası ihraçlarının artması, şeffaflık ve dış değerlendirme (ikinci taraf görüşü/doğrulama gibi) yükümlülüklerinin yatırımcı güvenini pekiştirmesi ve sürdürülebilir kalkınmaya katkı veren projelere yatırım imkânlarının çeşitlendirilmesi hedefleri için somut bir adım atmıştır. Yeni bir düzenleme olarak T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı, finans piyasalarında yeşil, sosyal ve sürdürülebilir işlemlerin standartlarının belirlenmesi için Sürdürülebilir Finansman Çerçeve Dokümanını (“Çerçeve Doküman”) 12 Kasım 2021 tarihinde internet sitesinde yayımlamıştır. Çerçeve Doküman ana hatlarıyla, sürdürülebilir finansman araçları olan yeşil, sosyal veya sürdürülebilir tahvil, sukuk, kredi ve borçlanma araçlarının standartlarını ve uygun yeşil ve sosyal projeleri düzenlemektedir. Yeşil ekonomi çerçevesinde dünyada gerçekleşen gelişmeler ışığında, Türkiye’de yeşil piyasaların canlanması için yeşil borçlanma araçlarının bir “araç” olmasının ötesinde bir “sonuç” ve “zihniyet” olarak ortaya çıktığını ifade etmek gerekir. Zira bu sürdürülebilir bir kalkınmanın ve ekonominin sağlanması için gösterilmiş bir reflekstir. Bu araçların gelişmesi ve piyasalarının büyümesi iklim krizine önemli derecede katkı sağlayacaktır. Özellikle bu hususun SPK gibi düzenleyici ve denetleyici bir kurum tarafından regülasyonlarla denetime tabi tutulması, bu alanda yapılacak hazine borçlanmalarının birçok şirkete örnek teşkil edecek olması; iklim kriziyle mücadelenin yanı sıra ekonominin sosyal ve yönetişimsel unsurları feda etmeden gelişebilmesine katkı sağlayacaktır[4].
İklim krizinin yıkıcı etkilerinden kaçınmak üzere sürdürülebilir yatırım portföyleri ve etkili ESG yatırımları biçimindeki özel girişimler, insanların, işletmelerin ve her büyüklükteki yatırımcının dünyayı daha sağlıklı bir yer haline getirmeye katkıda bulunabileceği yöntemler olarak geliştirilmiştir. Bu yöntemler ayrıca yatırımcılara iklimle ilgili finansal risklerin şeffaf ve kapsamlı bir şekilde açıklanmasını sağlar. Bu hususta kamu-özel işbirliğinin de gözle görülür bir biçimde arttığını söylemek mümkündür. Örneğin COP26 Zirvesi, iklim değişikliğini yavaşlatmak ve en nihayetinde tersine çevirmek için uygulanan politikaların uluslararası bir örneğidir[5].
Ayrıca, yatırımların her zaman bünyesine özgü riskler barındırdığı göz önünde bulundurulduğunda, sürdürülebilirlikle doğru orantılı olarak uzun vadeli güven temin eden ESG yatırım araçları, itibar riskleri de dahil olmak üzere birçok riskin bertaraf edilmesini sağlayabilecektir. ESG araçları sadece yatırımcı davranışlarında değil, aynı zamanda tüketici davranışlarında da yansımasını bularak piyasaya yön verebilmektedir. Örneğin üretim ve hizmet sağlama süreçlerinde Green IT[6] yaklaşımını benimseyen şirketlerden, enerji tasarrufu sağlayan akıllı sistemlere veya tekstil sektöründeki sürdürülebilir yaklaşımlardan elektrikli şarj istasyonlarına kadar geniş bir yelpazede yer alan ESG yatırım araçları tüketicinin ve dolayısıyla yatırımcıların odağı haline gelmiş durumdadır.
Bunun yanında, kurumsal yönetim ve kurumsal etik her zaman iyi yönetişimin bir parçası olmuşsa da, özellikle 2008 yılında baş gösteren global ekonomik krizden sonra yatırımcılar için “olmazsa olmaz” olarak görülen bir koşul haline gelmiştir. Kurumsal sosyal sorumluluğun regüle edildiği alanın da ötesinde, yatırımcılar etik kurumsal yönetim uygulamalarının benimsenmesine de ihtiyaç duymaktadır. Zira bu uygulamalardan yoksun şirketlerin eylemlerinin doğrudan veya dolaylı sosyal etkileri olabilecektir. Bu kapsamda şirketlerin lobicilik, veri gizliliği, vergi şeffaflığı, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele gibi temel sorunlar gösterge olarak baz alınmaktadır. Bu kapsamda ESG, yatırımcıları birbirlerine karşı şeffaflık gibi hususlarda eksiklik yaşayan şirketlere karşı tavır takınmaya teşvik etmektedir (peer-pressure). Esasında buradaki itici güç itibar zedelenmesi, BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ve tabi olması muhtemel özen yükümlülüğü yasalarına aykırılık nedeniyle oluşabilecek ciddi çevresel, sosyal, finansal ve insan hakları ihlalleri risklerinin doğması ihtimalidir.
ESG KAPSAMINDA YENİ YATIRIMCILIK ANLAYIŞLARI
ESG kavramıyla birlikte sorumlu yatırım, sosyal açıdan sorumlu yatırımcı ve etki yatırımcılığı gibi kavramlar da gündeme gelmiştir.
Sorumlu Yatırım (Responsible Investment)
Sorumlu Yatırım, yatırım kararının alınmasından yatırımın sonlandığı süreye kadar tüm değerlendirme kriterlerine ESG faktörlerini entegre eden bir strateji ve uygulama olarak tanımlanmaktadır[7]. Öncelikle sosyal açıdan sorumlu yatırımların etik yatırım, sosyal sorumluluk yatırımı veya etki yatırımı gibi farklı yatırımcılık anlayışları olduğunu belirtmek gerekir. Söz konusu farklı yaklaşımlar finansal getiriyi ahlaki veya etik düşüncelerle birleştirmeyi amaçlarken; sorumlu yatırım, öncelikli amacı finansal getiri olan yatırımcıların da yapabileceği ESG odaklı bir yatırım stratejisidir. Bu kapsamda sorumlu yatırım; ESG faktörlerinin yalnızca etik ve çevresel prensipleri göz önünde bulunduran soyut kavramlar olmadığını ve aslında bu prensipleri dikkate almayan şirketlerin, yatırımcılara sağlanan finansal getiriler üzerinde de önemli riskler barındırdığını öne sürmektedir. Bu anlayışın gelişmesini ESG faktörlerinin risk ve getiriyi belirlemede çoğu zaman önemli bir rol oynadığı fikrinin finansal toplulukta daha fazla tanınması, hak sahiplerinin ve yatırımcıların, paralarının nasıl ve nereye yatırıldığı hakkında giderek daha fazla şeffaflık talep etmesi ve ESG faktörlerini entegre etmenin, bir yatırımcının müşterilerine ve hak sahiplerine karşı üstlendiği görevin bir parçası olduğuna dair düzenleme tavsiyelerinin artması etkilemiştir. Ayrıca giderek artan sayıda akademik çalışmanın ESG faktörlerini entegre etmenin maliyetli olmadığı görüşünü desteklemesi de bu sürece katkı sağlamıştır[8].
Sosyal Açıdan Sorumlu Yatırım (Socially Responsible Investment “SRI”)
Sosyal Açıdan Sorumlu yatırım (“SRI”) ise (Değere Dayalı Yatırım veya Etik Yatırım olarak da bilinmektedir), çevre veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan şirketlere yatırım yapılmasından kaçınmak için negatif tarama yöntemini kullanmaktadır. Negatif tarama, yatırımcının finansal olmayan değerleriyle çelişen faaliyetleri bulunan şirketlere veya kuruluşlara yatırım yapmaktan kasten kaçınma yaklaşımını ifade eder. Bu tarama sonrasında belirli başlıklar yatırım seçenekleri arasından çıkarılır ve bu şekilde yatırım portföyünün olumsuz sonuçlara yol açması engellenmeye çalışılır.
Etki Yatırımı (Impact Investing)
Etki Yatırımı anlayışı da Sorumlu Yatırım ve SRI ile benzer şekilde sosyal ve çevresel faktörleri yatırım analizi içerisine dahil etmektedir. Ancak ayrıldığı nokta, sosyal veya çevresel etki yaratmayı finansal getirinin önünde tutan şirketlere veya fonlara yatırım yapmayı önceliklendirerek sorumlu yatırım yaklaşımını birkaç adım daha ileri götürmesidir. Etki yatırımların olumlu bir etki yaratması beklenmektedir. Dolayısıyla etki yatırımının amacı, bir işletme veya kuruluşun topluma veya çevreye yararlı olan belirli hedeflere ulaşmasına yardımcı olmaktır. ESG odaklı Sorumlu Yatırım ve SRI stratejilerinde finansal getiri yaratmak öncelikli beklentiyken, etki yatırımı finansal kaygıları sosyal etki yaratma kaygısının gerisine koymaktadır. Örneğin, ne ölçüde başarılı olacağına bakılmaksızın temiz enerji araştırma ve geliştirme projelerine kâr amacı gütmeyen bir yatırım yapmak, etki yatırımına örnek olarak verilebilir. Öte yandan ESG’ye duyulan yoğun ilgi sayesinde sürdürülebilirlik yatırım araçları, sorumlu yatırım fonları, sürdürülebilirlik endeksleri gibi uygulamaların sayısı gün geçtikte artmaktadır [9].
TÜRKİYE’DE ESG UYGULAMALARI
Avrupa’da ESG yatırımları ve düzenlemeleri hızla gelişirken, Türkiye’de ESG yatırımları her ne kadar ilgi çekmeye başlamış olsa da henüz ESG regülasyonun oluşturulması aşamasında Türkiye’nin erken bir aşamada olduğunu söylemek mümkündür. Yukarıda SPK tarafından açıklanan Rehber yayımlanmadan önce, Türkiye Cumhurbaşkanlığı Ofisi, iki önemli raporun hazırlanmasında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (“UNDP”) ile bir ortaklık kurmuştur. Bu raporlar Türkiye’deki Etki Yatırım Ekosistemi[10] ve Türkiye Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (“SKH”) Yatırımcı Haritası olarak oluşturulmuş ve bu raporlar, Türkiye’deki sürdürülebilir yatırımın mevcut durumuna genel bir bakış sağlamak için BM’nin SKH’lerini bir ölçüt olarak almıştır. Bu gelişmeler, Türkiye’deki düzenleyici otoritelerin de sürdürülebilirlik konusunda global anlamdaki ESG gelişmelerini takip ettiklerinin ve ESG konusunda gerek gördüklerinde düzenleme yapabileceklerinin önemli bir kanıtıdır.
Bu raporların ötesinde, Türkiye’nin ESG yatırımlarına yönelik teşviki, başlangıçta tavsiye niteliğinde hukuki düzenlemelerin oluşturulmasını sağlamıştır. Bu doğrultuda Ekim 2020’de SPK, Kurumsal Yönetim Tebliği’nde değişiklik yapmıştır[11]. Tebliğ ile bağlantılı olarak SPK, halka açık şirketler için Sürdürülebilirlik İlkeleri Uyum Çerçevesi (“Çerçeve”)’ni de yayınlamıştır[12]. SPK’ya göre bu metnin temel amacı “şirketleri küresel sürdürülebilir yatırım akışlarından daha fazla pay almaya teşvik etmek’tir[13].
Çerçeve, (i) genel ilkeler, (ii) çevre ilkeleri, (iii) insan ve çalışan hakları ilkeleri ve (iv) kurumsal yönetim ilkeleri olmak üzere dört kategoride yer alan 50’den fazla ilkeyi içermektedir. Bu ilkelerin uygulanması şu an için isteğe bağlıdır. Ancak, Türkiye’de borsada işlem gören tüm şirketlerin Çerçeve’ye göre raporlama yükümlülüğü şu an için “Uy ya da Açıkla” prensibi çerçevesinde bulunmaktadır. Sonuç olarak, halka açık şirketlerin finansal olmayan açıklamalarında artık sürdürülebilirlik ilkelerinin uygulanıp uygulanmadığına veya uygulanmama nedenlerine ilişkin açıklamalar yer almalıdır.
Yeşil ve sürdürülebilir tahviller noktasında Türk şirketleri bu tarihe kadar yaklaşık 5 milyar ABD Doları seviyesinde bir ihraç büyüklüğüne ulaşmıştır. [14] Bu ihraçların önemli bir bölümü bankalar veya blue-chip olarak tabir edilen büyük şirketler tarafından ihraç edilmiştir. İhraçların önemli bir kısmı eurobond formatında yurtdışı yatırımcılara ihraç edilirken; küçük bir kısım ise yurtiçinde yerleşik yatırımcılara lokal tahvil formatında ihraç edilmiştir. Pay piyasalarına bakıldığında ise, bazı şirketlerin halka arz aşamasında ESG notu aldığı ve bu not aracılığıyla özellikle ESG duyarlılığı yüksek kurumsal yatırımcıların ilgisini çekmeyi hedeflediği gözlenmiştir.
ESG temalı enstrümanlar ülkemizde hem ihraç sıklığı hem de büyüklük olarak global uygulamaların gerisinde kalmaktadır. Türkiye bu süreçlerde biraz geriden gelmesine karşın geç kalmamıştır ve artan farkındalık ile en yakın zamanda gelişmiş ülkeler seviyesini yakalamaya aday bir ülke konumundadır.
BİRLEŞME VE DEVRALMA İŞLEMLERİNDE YÜKSELEN BİR TREND: ESG
ESG odaklı yatırımların artması, gelişmiş ESG özenli inceleme ve durum tespiti (due diligence “DD”) süreçlerinin şirket birleşme ve devralma (“M&A”) görüşmelerinin büyüyen bir parçası haline gelmesini de sağlamıştır. Gerçekten de M&A pazarı, özellikle değer zincirleriyle ilgili olarak, küresel anlamda bir şirkete veya iş fikrine yatırım amacı hedeflendiğinde M&A projelerinde Mali ve Hukuki Durum Tespit Raporlarında (“DD Raporu”) ESG’yi önemli bir dinamik olarak görmeye başlamıştır. Bu doğrultuda şirketlerin sahip oldukları ESG profilleriyle ilgili olarak satın alma anlaşmalarında yeni hükümlere yer vermesi beklenmektedir. Bunun yanında geliştirilmesi ve yayımlanması muhtemel olan mevzuat çeşitlendikçe, şirketlerin ESG alanında ilgili mevzuata uyum sürecinin incelenmesi de DD Raporu’nun önemli bir parçası olarak değerlendirilecektir.
Hukuki ve uyum odaklı bir DD ve bunun neticesinde kaleme alınacak DD raporu, çoğu birleşme ve devralma projesinin bel kemiğini oluşturur. Zira risklerin tespiti, ölçülmesi ve devamında bu risklerin yönetilmesi ancak özenli bir incelemeden sonra gerçekleşebilecektir. Söz konusu riskler hukuki olabileceği gibi, şirketin değerlerini üzerine kurduğu ticari ve finansal risklerden de oluşuyor olabilir. ESG riskleri ise hemen her alanda doğabilecek ve yönetilmeye muhtaç riskler arasında yerini alabilir. İklim değişikliğinden insan haklarına ve modern köleliğe; çeşitlilikten, veri gizliliğine ve kurumsal yönetime kadar birçok alan ESG tabanlı risklere örnek olarak verilebilir. Söz konusu risklerin ölçülmesinde ise gelişen teknolojiden de faydalanılarak özellikle ESG Derecelendirme Kuruluşları tarafından yapılan analizler (her ne kadar standardize edilmemiş olsa da) sonucu elde edilen ESG Derece skorları değerlendirilmektedir[15].
ESG odaklı yatırımların salt kâr amacı gütmenin ötesinde bir yatırım anlayışı olduğunu vurgulamak yerinde olacaktır. Zira ESG yatırımcıları artık kendi değer zincirlerine hitap eden sorular sormakta ve bunların yanıtlarını aramaktadır. Bu doğrultuda bir yatırımcı, hangi şirkete yatırım yaptığını bilmek, onu tanımak, müşteri ilişkilerini çözümlemek, finansal kaynaklarını usulüne uygun temin edip etmediğini görmek, çevreye ve çalışanlarına karşı nasıl bir tutum takındığını anlamak, çalışma şartlarını ve uyum koşullarını denetlemek ister. Yatırımcının bu davranışı kendi iradesinden ve içinde bulunduğu pazarın itici gücünden kaynaklanabilecekse de, artık kapsamlı ve detaylı ESG uyum yasalarının küresel ölçekte uygulanmaya başladığını da vurgulamak gerekir. Yakın gelecekte birçok şirket için ESG uyumunun bir iş ve yatırım modelinin ötesinde hukuki bir yükümlülük haline geleceği de göz ardı edilmemelidir.
SONUÇ
ESG günümüzde hem iş yapış şekillerini hem de yatırımcı davranışlarını önemli ölçüde etkileyen bir kriter haline gelmiştir. İlerleyen zamanlarda ESG kriterlerinin hem yatırımcılar hem de müşteriler nezdinde “olmazsa olmaz” bir değerlendirme kriteri haline gelmesi kaçınılmaz bir gerçektir. Bu gerçeklik bir yandan bireylerin ve şirketlerin artan farkındalığı ile beslenirken; buna paralel olarak da devlet politikaları ile desteklenen ve günden güne hukuki temellere oturtulan temel bir prensip haline gelmektedir. Bu süreçlere ilk olarak Avrupa Birliği ülkeleri önderlik etmiş; devamında ise bu akım önce ABD’ye ve sonrasında diğer tüm ülkelere sirayet etmiştir. Türkiye, regülatörler ve tanınmış öncü şirketlerin önderliğinde gerekli atılımları yaparak ESG alanında önemli adımlar atmaya başlamıştır.
Yatırımcılar ESG kriterlerini her geçen gün yatırım karar süreçlerine daha fazla entegre etmektedir. Bu entegrasyonun önemli sebebi yatırımcıların çevresel, sosyal ve yönetişimsel anlamda doğru olanın yapılmasını istemesinin yanında; bu prensiplere aykırı davranışların şirket karlılıklarına ve yatırım getirilerine olan negatif etkilerinin görülmeye başlanmasıdır. Başka bir ifadeyle ESG odaklı yatırımlar diğer alternatif yatırımlardan daha iyi performans göstermektedir. Bunun farkına varan yatırımcılar gerek sermaye piyasalarında gerekse M&A piyasalarında yatırım kararı alırken kullandığı değerlendirme kriterleri içerisinde ESG’yi en üst sıralara koymaktadır. Çok yakın bir gelecekte Türkiye’de de global ESG uygulamaları dikkate alınarak yukarıda özetlenen bazı hukuki düzenlemelerin zorunlu hale geleceği düşünülmektedir. Bu nedenle öncelikli olarak şirket bünyesinde ESG farkındalığının her alanda artırılması, bu farkındalığın çeşitli şirket politika ve hedefleri ile desteklenmesi ve en önemlisi gerekli stratejiler oluşturularak ESG uygulamalarının bir prensip haline getirilmesi sürdürülebilir bir başarı için büyük katkı sağlayacaktır.
KAYNAKÇA
Esin, İsmail, “BİRLEŞME VE DEVRALMALAR.” Oniki Levha Yayınevi, 4. Baskı, İstanbul 2021.
https://web.archive.org/web/20201020181242/https://www.netimpact.org/careers/what-is-the-difference-between-socially-responsible-investing-and-impact-investing
https://web.archive.org/web/20201124093517/https://www.escarus.com/surdurulebilir-yatirim-kavramlari-esg-odakli-yatirim-sorumlu-yatirim-ve-etki-yatirimi
https://theimpactinvestor.com/esg-investing-trends/
https://theimpactinvestor.com/reasons-why-you-need-esg-investing/
https://www.cetinkaya.com/insights/germany-enacted-supply-chain-law-focusing-prevention-human-rights-abuses
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/10/20201002-4.htm
https://www.spk.gov.tr/Sayfa/Dosya/1332
https://www.cmb.gov.tr/Sayfa/Dosya/115
www.iicpsd.undp.org/content/istanbul/en/home/library/the-impact-investing-ecosystem-in-turkey.html
https://www.unpri.org/download?ac=10966#:~:text=Sorumlu%20yat%C4%B1r%C4%B1m%2C%20PRI%20taraf%C4%B1ndan%20yat%C4%B1r%C4%B1m,ile%20ayn%C4%B1%20olmad%C4%B1%C4%9F%C4%B1n%C4%B1%20%C3%B6zellikle%20belirtmekteyiz
https://www.cetinkaya.com/insights/green%E2%80%99in-50-tonu-spk%E2%80%99nin-yesil-borclanma-araci-yesil-kira-sertifikasi-rehberi
https://www.cetinkaya.com/insights/a-new-era-for-the-esg-world:-cop26-finalizes-paris-agreement
https://www.cetinkaya.com/insights/esg-investing-regulations-comparative-analysis-europe-turkey
https://www.cetinkaya.com/insights/uygur-zorla-calistirmayi-onleme-kanunu
https://yztd.org.tr/blog/bilisimin-yesil-hali-green-it-ve-turkiyedeki-sirketlere-etkisi
Dipnotlar
Kurumsal Diplomasinin 6 Unsuru
Legality of Pay or Consent Models
Çalışanların Sır Saklama Yükümlülüğü ve Gizlilik Sözleşmeleri
Yapay Zeka ve Etik Değerler
Legality of Pay or Consent Models
Kurumsal Diplomasinin 6 Unsuru
Policy Solutions: Women’s Economic Empowerment Also Fights Corruption
Vaatler ve Onları Yerine Getirebilmek