Yolsuzlukla mücadele

Uluslararası Yaptırımlar, Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadelede Dost mu Düşman mı?

Uluslararası İlişkiler literatüründe, bazı ülkeler arasındaki ilişkiyi betimlemek için kullanılan, “Friends” ve “Enemy” sözcüklerinin sentezinden oluşan “Frenemy” şeklinde bir kavram vardır. Sözcüğün kökeninden de anlaşılacağı üzere bu kavram, taraflar arasındaki ilişkinin birbirini olumlu etkileyen, destekleyen bir ilişki mi olduğu yoksa birbirine zarar verici nitelikte negatif bir ilişki mi olduğunun anlaşılamadığı muğlak bir ilişki türünü tanımlamak için kullanılır.[1] Kısacası “Dost musun düşman mı?” sorusunun daha bilimsel tanımı da diyebiliriz. Uluslararası yaptırımlar ile rüşvet / yolsuzlukla mücadele arasındaki ilişkiyi irdeleyeceğimiz bu yazıya Türkçede herhangi bir karşılığı bulunmayan “Frenemy kavramıyla başlamamızın sebebi uluslararası yaptırımlar ve rüşvet/ yolsuzluk risklerinin birbirini pozitif olarak mı etkilediği yoksa aralarındaki ilişkinin negatif mi olduğu sorusuna cevap arayacak olmamızdır. Başka bir deyişle, bir ülkeye uygulanan ekonomik yaptırımların adeti ve kapsamı arttıkça bu ülkedeki rüşvet/ yolsuzluk olayları azalmakta mıdır yoksa artmakta mıdır? Dahası en temelde bu iki konu arasında genelleme yapılabilecek şekilde anlamlı bir ilişki bulunmakta mıdır? Bu ilişkiye geçmeden önce uluslararası yaptırımlar ve rüşvet, yolsuzluk kavramları üzerinde kısaca durmak faydalı olacaktır.

Soğuk Savaş döneminden günümüze ülkelerin dış politikalarında önemli bir araç olan ekonomik yaptırımlar en kısa tanımıyla askeri çatışmaya girmeden başka ülkeleri veya hükümetleri etki altına alma, onlara güçlerini kabul ettirme çabasıdır.[2] Bunu da yaptırım uyguladıkları ülkeyle ticari ilişkiye girilmesini yasaklayarak, ürün- alım satımını durdurarak yaparlar. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere yaptırım uygulanan devletlerin ticari faaliyetleri sekteye uğratılmakta, uluslararası ticaretten dışlanmakta ve ekonomik varlığını sürdürebilmek için alternatif yollar bulmaya mecbur bırakılmaktadır. Buradaki “alternatif yollar bulmaya çalışmak” ifadesi önemli çünkü yeni yollar bulmaya çalışan kişiler doğru yönlendiriciler kullanmadığı zaman sıklıkla kaybolurlar.

Öte yandan rüşvet ve yolsuzluğun tarihsel kökenine baktığımızda yeni bir konu olmadıkları anlaşılır. M.Ö. 4. Yüzyılda kamu yönetimi üzerine yazılmış olan Arthasastra isimli eserde; rüşvet ve yolsuzlukla ilgili ilginç ifadelere rastlarız. Örneğin; Suda hareket eden balıkların suyu yutup yutmadığını bilemeyeceğimiz gibi, devlet görevinde çalışan kamu görevlilerinin kendileri için para ayırıp ayırmadığını bilemeyiz.”[3]  Bu kapsamda rüşvet ve yolsuzluğun insanlık tarihi kadar eski olduğunu söyleyebiliriz. En genel tanımıyla rüşvet; görevi ile ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan ya da aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine, göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlamak olarak tanımlanabilir. Yolsuzluk ise kamu gücünün özel menfaatler için kötüye kullanılması olarak tanımlanmaktadır.[4] Her iki tanımlamadan da anlaşılacağı üzere rüşvet ve yolsuzluk genelde belirli bir gücü elinde bulunduran nüfuz sahibi kişilerin bu nüfuzu belirli çıkarlar doğrultusunda kötüye kullanması ile ortaya çıkmaktadır. Peki bir ülkeye uluslararası ekonomik yaptırımlar uygulandığında, ticari ilişkiler sekteye uğramaya başlayınca siyasi nüfuz sahipleri ve ticari faaliyetlerde söz sahibi olan kişiler bu sorunun çözümü için ne gibi çözümler buluyor?

Ekonomik yaptırımlar ve rüşvet/yolsuzluk ilişkisini rakamsal veriler ile karşılaştırmalı olarak inceleyen akademik çalışmalar gösteriyor ki; uluslararası yaptırım uygulanan ülkelerde rüşvet ve yolsuzluk yaygınlığı artış göstermektedir. 2016 yılında, World Scientific News’te yayınlanan bir çalışmada, yaptırım uygulanan 73 ülke ve uygulanmayan 60 ülkenin 1995-2012 yılları arasındaki yolsuzluk verilerinin karşılaştırılması sonucunda; yaptırım uygulanan ülkelerde uygulanmayanlara kıyasla yolsuzluk vakalarının daha yaygın olduğu tespit edilmiştir. Aynı çalışmada, yaptırımların kapsamı arttıkça riskin arttığı da tespit edilmiştir.[5] 2023 yılında yayınlanan bir başka çalışmada 148 ülkenin (108’i gelişmekte olan, 40’ı gelişmiş) 1995-2018 yılları arasındaki yaptırım ve yolsuzluk oranlarının değişimi incelenmiştir. Çalışmada askeri, ekonomik, finansal, seyahat gibi tüm yaptırım türleri göz önünde bulundurulmuştur. Bu çalışmanın sonucunda da yaptırım hedefi olan ülkelerde yolsuzluk vakalarının yaygınlığının arttığı görülmüştür.[6] Yapılan incelemeler yaptırım uygulanan ülkelerdeki yolsuzluk vakalarının yaygınlaşmasının belli başlı nedenlere dayandığını ortaya koymaktadır.

Bu nedenlerden en öne çıkanlar ise şu şekildedir; bir ülkeye uygulanan yaptırımlar, ekonomik kaynaklara erişimi zorlaştırarak rekabeti arttırdığı için var olan yolsuzluk risklerini arttırmaktadır. Özellikle sermaye yatırımı az olan, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki eşitsizlikleri önemli ölçüde arttırarak rüşvet ve yolsuzluk vakalarının önü açılmaktadır. Ekonomik kısıtlamalar, ticaret karlarının azalmasına, mal ve hizmet arzının düşmesine, istikrarsız ve belirsiz bir ekonomik düzene sebep olur. Bunun sonucunda da finansal kaygılar arttığı için azalan karlardan ve artan maliyetler kurtulmak isteyen kişiler arka kapıdan dolanmak olarak da nitelendirilebilecek yöntemlere başvurarak rüşvet ve yolsuzluk risklerini arttırmaktadır. Öte yandan, uluslararası yaptırım otoriteleri tarafından sıklıkla dile getirilen; yaptırımların nihai hedefinin beşerî kalkınmaya katkı sağladığı argümanının da çok isabetli olmadığı görülüyor. Yapılan araştırmalarda Birleşmiş Milletler yaptırımlarının yalnızca %44’ünün insan yaşamını pozitif açıdan etkilediğini ortaya koymuştur. Yine aynı şekilde, ABD’nin 2000 yılından bu yana yaptırım uyguladığı ülkelerde insani gelişim endeksinin düştüğü ve yolsuzluk oranlarının arttığı görülmüştür. Tüm bu nedenlerden dolayı, yaptırım uygulanan ülkelerde insan hakları ihlallerinin arttığı, eğitim düzeyinin azaldığı ve toplumsal yozlaşmanın yaşandığı gözlemlenmektedir. Rüşvet ve yolsuzluğun en sevdiği ortam ise tahmin edebileceğiniz üzere yozlaşmış toplumlardır.

Tüm bu bilgiler göz önüne alındığında uluslararası ekonomik yaptırımların işlevsiz, gereksiz olduğu kanısına kesinlikle ulaşılmaması gerekiyor. Ancak bugün güç sahibi olan büyük küresel aktörlerin, yaptırımları orantısız ve hedefinden saptırarak uygulamaya devam etmelerinin küresel anlamda insanlığın kalkınmasına katkı sunmadığının da bilincinde olmak gerekiyor. 2000’li yıllarda hızla küreselleşen dünyada bir kesimin diğer kesimi her türlü alandan soyutladığı bir düzende sürekli bir pozitif iyilik halinin mümkün olamayacağı açık. Dünyanın bir bölümünde yolsuzluk algı endeksi, insani gelişmişlik endeksi, insani özgürlük endeksi gibi birçok endeks sürekli negatif ivmedeyken geri kalan diğer bölümün de bundan negatif olarak payını almaması imkânsız. Bu nedenle, kural koyucuların politik bir araç olarak kullandıkları uluslararası yaptırım enstrümanlarını daha rasyonel şekilde, ortak bir insani kalkınma amacı doğrultusunda kullanmaları yaptırımların esas amacına ulaşmasına ve insanlığa fayda sağlanmasına büyük katkıda bulunacaktır.

Son söz olarak, uluslararası yaptırımlar ile rüşvet/yolsuzluk riskleri ilişkisini değerlendirdiğimiz bu yazıdan çıkarılabilecek en önemli ders, şirketlerin ve kurumların rüşvet ve yolsuzluk risklerini yönetirken yaptırım parametresinin de risk arttırıcı bir faktör olarak göz önünde bulundurulmasıdır. Özellikle yaptırım uygulanan ülkelerle çalışan şirketler, bu ülkelerdeki üçüncü taraflarla olan ilişkilerini daha sıkı denetleyerek kontrollü şekilde yürütmelidir. Böylece rüşvet ve yolsuzlukla mücadele çalışmalarının etkinliğini arttırırken, etik dışı davranışlara karşı hem yasal hem de insani sorumluluklarını da yerine getirmiş olurlar.


 

[1] Luka Nikolić and Igor Milić, “Deconstructing the Frenemy in International Relations”, Diacronie [Online], N° 45, 1 | 2021, document 4, Online since 29 March 2021, connection on 24 December 2024. URL: http://journals.openedition.org/diacronie/15523 ; DOI: https://doi.org/10.4000/12ly9

[2] DOI: 10.26650/mecmua.2020.78.4.0011http://dergipark.gov.tr/iuhfm, http://mecmua.istanbul.edu.tr/tr/_

[3] Turgay BERKSOY, Nuh Ekrem YILDIRIM, “Yolsuzluk Kavramına Genel Bir Bakış: Problemler ve Çözüm Önerileri”, Volume/Cilt:2,2017,(s.2).

[4] Turgay BERKSOY, Nuh Ekrem YILDIRIM, “Yolsuzluk Kavramına Genel Bir Bakış: Problemler ve Çözüm Önerileri”, Volume/Cilt:2,2017,(s.4).

[5] Kamali, Tahereh, Mashayekh, Maryam, Jandaghi, Gholamreza, “The Impact of Economic Sanctions on Corruption in Target Countries: a Cross Country Study”, Vol.45,2016, (s.276-291).

[6] HOA MAI THI TRAN, MY HA NGUYEN, HA THANH LE, “The Impacts Of Global Economic Sanctions on Corruption: A Global Analysis”, Vol.22,2022


Yazı: Merve Arslan – Tüpraş Uyum Yöneticisi

Not: Makalelerdeki Görüş ve Yorumlar Yazar veya Yazarlara Ait Olup ,
Etik ve İtibar Derneği’nin Konu ile Ilgili Düşüncelerini Yansıtmamaktadır.