SOSYAL YAŞAMDA İLETİŞİM KOMİTESİ MANİFESTOSU
Bu sene altıncısı düzenlenen Etik Zirvesi’nde “Sosyal Yaşamda İletişim” başlığı altında psikolojik farklılıkların sosyal yaşamımıza ve iletişimimize olan etkisini, Sayın Dr. Serap Çakıcı’nın da bizlerle paylaştığı faydalı bilgiler yardımıyla yazdığımız manifestoyu sunuyoruz.
Farklılık ne demek ve toplumda nasıl konumlanıyor? Öncelikle, farklılıkları kabullenmek ve bu farklılıkların toplumda var olduğu gerçeğini benimseyerek sosyal yaşamımıza yön vermek, bizi toplumsal olarak ve bireysel olarak zenginleştirecektir. Bireysel olarak zenginleşmek insanın kendisini öğrenmesiyle birlikte farklılıklara pozitif bakış açısıyla bakmasını sağlar.
İletişim çeşitleri nelerdir?
İnsanların yüz yüze yaptığı konuşmalar dışında birçok iletişim çeşidi vardır. Örneğin; sosyal medya aracılığı ile kurduğumuz iletişim de sosyal yaşamın bir parçası olarak kabul edilebilir. Çünkü, bu mecrada yapılan konuşmalar ve şakalar da yüz yüze yaptığımız konuşmaları etkilemektedir. Bu sebeple manifestoda inceleyeceğimiz konu çerçevesinde sosyal medya ve yüz yüze yapılan iletişimler baz alınacak, iletişimin diğer türleri alan resim yazı müzik gibi türler kapsam dışına kalacaktır.
İletişimin toplum üzerindeki etkisi nedir?
İletişimin sosyal toplum üzerindeki etkisi görmezden gelinemez. Sosyal yaşam yalnızca diğerleriyle kurduğumuz ilişki için değil, diğerleriyle olan ilişkide kendimizi tanımak için de önemlidir. Kendimizi tanıma sürecimiz sonucunda sınırlarımızı çizer ve sağlıklı iletişimin temelini atarız. Bu sayede, kendi sınırlarımızla beraber çevremizdeki insanların da sınırlarını keşfederiz. Başkalarının sınırlarına ve farklılıklarına saygı duymak etiğin bir gereğidir. Toplum içerisinde iletişimin sürdürülebilirliği için iletişimin etik temellere dayanması büyük önem taşır. Bunun yegane sebebi etiğin farklılıklara rağmen bağlılıkları güçlendirerek toplumda birlikteliği sağlamasıdır. Sağlıklı bir toplumun önündeki en büyük engel iletişimsizliktir. Bu engeli aşmak ve kişiler arasında yaşanan anlaşmazlıkları çözmek adına iletişimde etik konusu önemsenmelidir.
İletişimde bireysel tercihler nelerdir?
Oturum boyunca yaptığımız konuşmalarda iletişimin topluma yönelik değil de bireye yönelik bir olgu olduğundan kaynaklı bireylerin iletişim tercihlerinin kişiden kişiye farklılık gösterebileceği kanaatine vardık. Örneğin, kaba ve saygısız bir insan olmayı ya da çok kibar bir insan olmayı seçebiliriz. Verdiğimiz örnek bazında iletişimin kişilerin özgür iradesine bağlı olarak değişebildiğini, bireylerin sosyal hayatlarında insanların statüsüne göre üslup değiştirme zorunluluğu olmadığına kanaat getirdik.
Kamusal alan ve gündelik alanda iletişimin farkları nelerdir?
Gerçekleştirdiğimiz oturum çerçevesinde bireylerin kamusal alan ve gündelik alanda iletişim etiğinin farklı olması gerektiğini savunduk. Kamusal alanda olan statünün kişinin kendisi ile alakalı değil kamusal kurumdaki bir değeri temsilen oluştuğu ve bu sebeple iletişim üslubunda değişikliklere gidilmesi gerektiği çıkarımına vardık. Verdiğimiz örnek üzerinden ilerlemek gerekirse mahkeme salonunda hakime karşı hakim bey veya hanım diye hitap edilmesi gereklidir çünkü kamusal alandaki hakim orda bir birey olarak değil, adaletin temsilcisi olarak yer alır ve hakime saygı ile hitap edilmesi aslında adalete saygı gösterimidir. Her nerede veya kim olursak olalım saygı, iletişimin temeliyken statü geçicidir. Toplumsal iletişimde değerli olan saygıdır. Saygı sağlıklı iletişimi ve dolayısıyla sağlıklı bir toplumu oluşturur.
Bu sene altıncısı düzenlenen Etik Zirvesi’nde “Adalet ve Fırsat Eşitliği” başlığı altında adaletin ve fırsat eşitliğinin ne olduğunu, fırsat eşitliğinin nasıl sağlanabileceğini, adalet ile eşitliğin farklarını, ülke gündemimizi, eğitimde fırsat eşitliğini konuştuk. Sayın Avukat Zafer İşeri’nin de bizlerle paylaştığı faydalı bilgilerin ışığıyla yazdığımız manifestoyu sunuyoruz. Adil bir topluluk olarak üzerimize düşen görev yükünün farkındayız ve umutluyuz.
ADALET VE FIRSAT EŞİTLİĞİ KOMİTESİ MANİFESTOSU
Fırsat eşitliği nedir?
Doğuştan ya da sonradan edinilen özelliklere bakılmaksızın eşit imkanlara sahip olunmasıdır. Fırsat eşitliği, ülkemizde çokça ihtiyaç duyduğumuz bir husustur. Farklı bölgelerde, farklı yaşam şartları altında değerlendirilen insanlara uygulanan eşitlik adil değildir. Asıl amaçlarımızdan biri, öncelikli olarak imkanları değiştirmek ve yaşam şartlarındaki farkları azaltmaktır.
Fırsat eşitliği nasıl sağlanmalıdır?
Herkesce kabul gören kuralların eşit bir biçimde toplumun geneline uygulanması ve sahip olunan hakların kullanılması için başvuru yollarının tamamlanması neticesinde ahlaki ve sosyal değerlerimizi de göz önünde bulundurarak kişisel çıkar belirtmeden, karar mercii oluşturulurken vicdana ve hukuka uygun kişiler seçilmelidir. Adalet olmadan fırsat eşitliği sağlanamaz, yüzeysel kalır.
i. Fırsat eşitliğinin sağlandığı, tarafsız oluşumlar tarafından denetlenmelidir.
Nasıl adil olunur?
Hukukun üstünlüğünün uygulanmasıyla adil olunur. Adaletin, kazanılmış hakların korunması ve her zaman her yerde özgürce öne sürülebilmesi önemlidir. Eşitlik, yalnızca iki tarafın da her yönde, her anlamda eşit olduğu durumlarda adildir.
- Adaletin eşitlikten farkı, içerisinde pozitif ayrımcılığı, vicdan etiği ve fikrini bulundurma gerekçesidir.
- Adil olmak için koşulları eşitlemek ve toplumsal dengeyi sağlamak gerekebilir, bu da zaman zaman arkasından eşitsizliği getirir.
- Pozitif ayrımcılık, adaletin sağlanması için dezavantajlı sınıflara fırsat vererek eşitsizliği ortadan kaldırmayı hedefler.
Adalet için ekonomik eşitliğe ihtiyacımız var mı?
Ekonomik refahın sağlanması için önce adaletin hüküm sürmesi gerekir. Adil bir yönetim sisteminde refah ve mutluluk sağlanır. Fırsat eşitliğinin olmadığı bir toplumda, toplumsal sınıf farkları oluşur.
- Adaletin olmadığı bir toplumda refahtan söz edilemez.
Eğitimin adaletin sürdürülebilirliğindeki yeri nedir?
Adaletin korunması için bir bilgi birikimi gerekir, bu birikim için ise eğitim esastır. Eğitim fırsatı olmayan topluma, azınlık olan eğitimli toplumun desteğiyle bilinç katılır ve adalet sürdürülür. Eğitimle birlikte fırsat eşitsizliği ortadan kaldırılabilir. Hak bilincini geliştirerek hem adalet hem de fırsat eşitliği gün yüzüne çıkartılır ve bu problem eğitimli topluluklarda çözülebilir.
Bu sene altıncısı düzenlenen Etik Zirvesi’nde “Canlı Hakları” başlığı altında canlıların yaşama, acı çekmeme, doğal ortamlarında var olma ve özgürlük haklarına sahip olduğunu tartıştık. Sayın Saydun Gökşin’in de bizlerle paylaştığı faydalı bilgilerin ışığıyla yazdığımız manifestoyu sunuyoruz.
CANLI HAKLARI KOMİTESİ MANİFESTOSU
Canlı hakları nedir?
Canlı hakları, doğada yaşayan tüm canlıların -insan dışı hayvanlar başta olmak üzere- yaşama, acı çekmeme, doğal ortamlarında var olma ve özgürlük haklarına sahip olduğu anlayışını temel alan etik ve hukuki yaklaşımdır. Bu haklar; özellikle hayvan hakları başlığı altında şekillenmiş, zamanla insanların doğayla ilişkisini düzenleyen daha kapsayıcı kavramlarla genişlemiştir.
Hayvanların denek olarak kullanılması etik mi?
Gıdada, kozmetikte ve başka alanlarda kullanılan hayvanların üretildiği, yaşadığı alanların iyileştirilmesi, hayvanlara verilen besinlerin sağlıklı hale getirilmesi ve gerektiğinde daha merhametli ve insancıl bir şekilde öldürülmesi ve bilinçli olarak kullanılması hakkında bir sonuca vardık. Aynı zamanda hayvan denekleri yerine hapishanede olan suçlu insanların kullanılması fikrini tartıştık.
Hayvan haklarının korunması için neler yapılmalı?
Hayvan haklarının ancak belirli bir refah ve eğitim düzeyine ulaşmış insanlar tarafından konuşulduğunu gördük. Hollanda ve İsviçre bu ülkelere örnek olarak verilebilir. İnsanların düşünce özgürlüğüne daha çok önem veren ülkelerde hayvan hakları bilincinin daha yüksek olduğuna ve eğitim ve yaşam kalitesinin artması ile toplumun bilinçli hareket etmesi doğru orantılıdır.
Hayvanların haklarının korunması için halk ve toplum olarak sivil toplum kuruluşları ve sosyal medya üzerinden kanun koyanlara baskı uygulanması önemlidir. Hayvan hakları konusunda daha bilinçli olunması ve etik ilkelere uygun kanunlar getirilmesi gerekir. Bu baskıya örnek olarak gerçek kürk kullanımının protesto edilmesi ile yapay kürk kullanımına geçilmesi verilebilir.
Nesli tükenmekte olan hayvanlar nasıl korunabilir?
Nesli tükenmekte olan hayvanların koruma altında tutulması ve nesillerinin tükenmesine engel olunması gerekir. Fakat bu süreç, hayvanları doğal yaşam alanlarından olabildiğince koparmadan ve doğalarını bozmadan sürdürülmelidir. Nesli tükenmiş hayvanları genetik çalışmaları ile geri getirmeden önce eskiden yaşadıkları kötü ortamı mı düzeltmek yoksa nesli geri getirmeden önce nesli o ortama adapte mi etmeliyiz sorusu tartışmaya açıktır. Neslin kendi yapısında yapılan değişimin minimuma indirilmesi için ortamın düzeltilmesi fikrine daha sıcak yaklaştık.
Evlerde vahşi hayvan beslenmesi etik mi?
Evlerde vahşi ve eve uygun olmayan hayvanların ve evcil olarak kategori edilen hayvanların ihtiyaçlarının karşılaması, onların uygun ortamda ve biçimde yaşadığına emin olunması gerekir.
Afet durumlarında hayvanlara nasıl yaklaşılmalı?
Afetlerde hayvanların kurtarılması ve hayvanlara özel bir birim açılması mümkün mü sorusunu tartıştık. Afetler öncesinde acil durum senaryomuzda evcil hayvanlara yer vermemiz gerekir. Afet sırasında ise etkilenen hayvanların da göz ardı edilmemesi ve insan tehlikesi olmadığı durumda hayvanların da kurtarılması önemlidir. Hayvanlar için özel bir kuruluşun kaynak ve birim yetersizliğinden açılmayacağına karar verdik.
Hayvan barınakları nasıl kurgulanmalı?
Devlete bağlı hayvan barınaklarındaki yaşam şartlarının yükseltilmesi ve orada yaşayan hayvanların ihtiyaçlarının karşıladığından emin olunması gerekir.
Hayvanat bahçeleri ve sirkler olmalı mı?
Hayvanların eğlence amaçlı kullanıldığı sirk gibi alanların önüne geçilmesi ve hayvanat bahçelerinin hayvanların doğal yaşam koşullarını replike edecek şekilde kurulması gerekir.
Sonuç:
Ülkemiz için çok önemli olan bu konuyu tartıştığımız komitemizde canlı hakları konusunun sadece hayvanları değil, doğayla birlikte yaşama kültürümüzü de doğrudan ilgilendirdiğine karar verdik. Bu konuda bilinçli bireyler yetiştirmek, hem etik bir sorumluluk hem de toplumsal olarak bir sorumluluk olduğuna hemfikiriz.
Yazı: VI. ETİK ZİRVESİ KOMİTE ÖĞRENCİLERİ
Not: Makalelerdeki Görüş ve Yorumlar Yazar veya Yazarlara Ait Olup , Etik ve İtibar Derneği’nin Konu İle İlgili Düşüncelerini Yansıtmamaktadır.