Etik

Şirketlerin Taşıyıcı Kolonları Kâr Değil İçselleştirdikleri Etik Değerlerdir

Çok gerilere gitmeye gerek yok, yalnızca on sene kadar öncesinde bir kurumun performansından bahsederken faaliyet karı ya da faiz-vergi ve amortisman öncesi kâr gibi belli kârlılık oranları ve pazar payına bakar, kurumun başarılı olup olmadığına karar verirdik. Şirket iyiyse yatırım alır ya da gözde çalışanlar tarafından tercih edilirdi.

Köprünün altından çok sular aktığını söylememiz mümkün.

Çünkü bugünün çalışanı da yatırımcısı da bambaşka önceliklere sahip.

İlk olarak çalışanlara bakalım. Genç çalışanların artık çalışacakları şirketlerden refahını, bedensel ve zihinsel sağlığını önemsemesi, iş-yaşam dengesine özen göstermesi, öğrenme ve gelişim fırsatları yaratması, çağın gereksinimlerine uygun bir teknolojik altyapı sağlaması ve Türk yöneticilerin pek de alışkın olmadığı şekilde düzgün geri bildirimler vermesi gibi talepleri bulunuyor. Tüm bunların yanında son derece önemli bir talepleri daha var: Çalışacakları şirketin etik değerlere sahip olması ve şeffaf bir şekilde yönetilmesi.

Etik değerler;

  • Doğruluk ve Dürüstlük
  • Şeffaflık
  • Tarafsızlık
  • Gizlilik
  • Yasalara ve Düzenlemelere Uyum

esasları etrafında şekilleniyor.

Yani etik değerleri benimsemiş şirketlerin; çalışanları, müşterileri, tedarikçileri, hissedarları ve tüm paydaşları ile olan ilişkilerinde doğruluk ve dürüstlükle hareket etmesi; şeffaf ve açık olması; din, dil, ırk, cinsiyet, sağlık durumu, medeni durum, siyasi görüş gibi nedenlerle ayrımcılık yapmaması; herkese adil ve eşit davranması, önyargılı davranışlardan kaçınması; çalışanların, müşterilerin, tedarikçilerin ve diğer paydaşların özel bilgilerinin korunmasına özen göstermesi ve üçüncü taraflar ile paylaşılmasına izin vermemesi; tüm faaliyetlerini yasalara ve düzenlemelere uygun olarak yürütmesi ve uyum için gerekli tedbirleri alması gerekiyor.

Büyük bir danışmanlık şirketinin, farklı kültürlerden gelen gençlerden oluşan geniş bir grupla yaptığı araştırma, bu tespitleri doğrular nitelikte sonuçlar ortaya koyuyor. Araştırmaya göne yeni kuşak, çalışacağı işyerinden şunları bekliyor:

  • Şirketin değerlerinin, kendi değerleriyle uyuşması,
  • İşverenin ırk, cinsiyet, din ve benzeri alanlarda çeşitlilik sağlaması. Diğer bir deyişle, yukarıda belirttiğimiz gibi ayrımcılık yapmaksızın, herkesi liyakat esası dahilinde çalışan olarak kabullenmesi ve kucaklaması.
  • Şirketin kendisine iyi olanaklar sağlaması ve iyi davranması.

Yukarıda da ifade ettiğimiz ve çerçevesini hali hazırda hepimizin çok iyi bildiği etik ilkeler ile ne kadar örtüştüğü, ilk bakışta dahi görülebiliyor.

Özetle şunu söylememiz mümkün: Gençler artık sadece kendilerine sağlanan mali olanaklara odaklanmıyor. Çok daha geniş düşünüyor ve daha geniş bir değerler bütünüyle ilgileniyor. Şayet, şirketler bu önemli detayı göz ardı ederse yetenekleri kendilerine çekmekte ve elde tutmakta büyük zorluk çekecekler. Bu da kaçınılmaz olarak orta ve uzun vadede hayatta kalabilme şanslarını önemli ölçüde azaltacak.

Yatırımcılar açısından bakıldığında da durum çok farklı değil. Günümüzde birçok yatırımcı, sadece finansal başarıya değil, aynı zamanda etik değerlere ve özellikle son dönemde etik değerleri de içine alan sürdürülebilirlik ilkelerine uyum konusuna önem veren şirketlere odaklanıyorlar.

Odağın bu yönde değişmesinin gerekçesi son derece açık. Zira etik değerleri benimseyen şirketler, tüm paydaşlarının çıkarını önemsediğinden, risk yönetimi ilkelerini de faaliyetlerine etkin şekilde entegre ediyorlar. Bu, esnekliklerini ve dirençlerini artırıyor. Umulmadık zararların meydana gelmesi, böylelikle de yatırımcıların yatırımının kısa süre içinde erimesi ihtimalini azaltıyor.

Genç kuşağın yalnızca çalışan değil, elde ettiği gelirle önemli bir müşteri de olduğunu ve çalıştığı firmadan beklediği kriterleri, doğal olarak ürününü satın aldığı firmadan da bekleyeceğini göz önünde bulundurursak, etik şirketlerin müşteri sadakatine daha az eforla erişeceği ve marka değeri açısından önemli bir fırsat elde edeceği de ortada. Yatırımcıların, yatırım yaparken iş sürekliliği ve uzun vadeli başarı ile böylesine yakından ilintili kriterleri göz ardı etmesi mümkün değil.

Bu noktada, bir hususu net olarak vurgulamak gerekiyor. Bazı dokümanlar hazırlamak ve sloganlar belirleyerek “ne kadar etik olduğunu” ortaya koymak yeterli değil. Şirketlerin bu değerleri ve kurallar bütününü içselleştirmesi ve uygulaması gerekiyor. Zira, yapıyormuş gibi görünmeye çalışmak, günün sonunda firmaya çok daha büyük bir hasar verebilir ve büyük itibari riskler yaratabilir.

Önemli bir tüyo vermeden yazıyı tamamlamak doğru olmayacak… Yukarıda saydığımız gereklilikleri layığıyla yerine getiren şirketler, ilerleyen dönemlerde önemini giderek artıracak olan ESG konusunda bir mevcut durum saptaması yapmak, diğer bir deyişle söz konusu alandaki faaliyetlerini bir derecelendirmeye tabi tutmak isterse, etik ve uyum çerçevesinde yaptıkları her iyileştirmenin bu derecelendirmeye olumlu yansıyacağını da rahatlıkla göz önünde bulundurabilirler. Bunun şirket değerine de olumlu yansıyacağını söylemek, kehanet olmayacaktır.

 

 


 

Yazı:Özgün Çınar – Pera ESG Danışmanlık A.Ş.

Not: Makalelerdeki Görüş Ve Yorumlar Yazar Veya Yazarlara Ait Olup , Etik Ve İtibar Derneği’nin Konu Ile İlgili Düşüncelerini Yansıtmamaktadır.