KRİZ ANLARINDA İLETİŞİM ETİĞİ KOMİTESİ
Kriz Anlarında İletişim Etiği Manifestosu
- Sezin Etik Zirvesi’nde “İletişimde Doğru Bilgi” başlığı altında “Kriz Anlarında İletişim” kavramını tartışan komite olarak yazdığımız manifestomuzdur.
Kriz Anlarında İletişim Etiği Komitesi olarak doğru bilgiye ulaşma yöntemleri üzerinde durduk. “Gerçek” ve “doğru” kavramlarını tartıştığımızda görürüz ki bir veya iki gerçek yoktur, bakış açılarına ve edinilen verilere göre gerçeklik ile doğruluk farklı yorumlanabilir. İstatistikler gösterir ki yanlış bilgi, doğru bilgiden daha hızlı bir şekilde daha büyük kitlelere ulaşabilir. Bu fikri güncel örneklerle de desteklemek mümkündür.
Örnek olarak yakın zamanda gerçekleşen Kahramanmaraş depremini aldığımızda, kriz anlarında yaşadığımız iletişim sorununun teknoloji sebebiyle hayatımızın bir parçası haline geldiğini görürüz. Bu manifesto bireyden medyaya, medyadan topluma, toplumdan krize doğru izlediğimiz bu tartışma ortamındaki ana noktaları belirtiyor.
Medyaya yansıyan deprem, seçim gibi uzun ve kısa süreli krizlere farklı yaklaşımları ve bu durumların vatandaş gazeteciliği başta olmak üzere medyaya yansımalarını incelendiğinde bazı olayların doğru, bazı olayların ise yanlış ifade edildiği görülür. Kitleye uyacak şekilde açıklanan ve pazarlanan bu krizler, sosyal medyada doğruyu çarpıtarak bir manipülasyon aracı olarak kullanılmaktadır. Kriz anında, bir sosyal medya platformu üzerinden paylaşım yapan birey, farklı kişilere ulaşarak bir kitle ve kriz iletişimi meydana gelir. Doğru kitleyi oluşturmanın ve yanlış çıkarımlarda bulunulmasını engellemek medya okuryazarlığı ile mümkündür. Bu doğrultuda, çadır kent ve konteyner kentler ve bunların farklı medya organlarındaki yorumlanmaları gösterir ki medya okuryazarlığı hem dünya genelinde hem de Türk toplumunda yetersiz düzeydedir ve toplumun bu noktada bilinçlenmesi gerekir.
Bireyin fikir ve bilgileri dalgalanarak toplumu ve örgütlenmeyi etkiler. Bireyin toplumu etkilemesine Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremlerin ardından Gazeteci Mehmet Akif Ersoy’un deprem sahasında çektiği görüntüler ve yorumlarının toplumu doğrudan etkilemesi örnek olarak gösterilebilir. Bireyin elde ettiği görüş ve bilgiler toplumun bakış açışını ve algısını değiştirebilecek niteliktedir. Bu doğrultuda bireyin doğru kaynaklara ulaşabileceği farklı internet siteleri mevcuttur:
- org
- com
- org
Toplum, bir coğrafyada ortak bir kültürü ve değerler algısını paylaşan insan topluluğunu ifade eder. İnsan, toplumsal bir varlıktır. Topluma muhtaçtır, toplum ise ancak insanlarla var olabilir. Toplum, çeşitli olayları birlikte yaşar ve bunların başında da krizler gelir. Kriz, belli bir nedenden dolayı toplumda kaygı uyandıran bir süreç veya süreçlerin bütündür. Bu durumda çok güncel bir problem olan deprem, deprem sürecinin yönetilmesi, deprem ile mücadele ve olası depremlere karşı alınabilecek önlemler kriz sürecine dahildir.
Deprem gibi kriz süreçlerinin yönetilmesinden başta devlet ve devlet yetkilileri sorumludur. Devlet yeterli olmadığında ise vatandaşlar devreye girerek krizin yönetim sürecini etkiler. Vatandaşların kriz anındaki iletişime yön vermesine “vatandaş gazeteciliği” denir. Yasama, yürütme, yargı ve medyadan sonra “5. kuvvet” olarak nitelendirilen vatandaş gazeteciliği, süreci hem olumlu hem olumsuz etkiler. Bunun nedeni, vatandaş gazeteciliğinin hem devlet organlarından daha tarafsız olabilmesi ve hem de yanlış bilgilerin hızla yayılmasına neden olmasıdır. Yetkililer, kriz sürecini yönetirken medya ve iletişim araçlarını kullanır. Ancak toplumun medya üzerinde sahip olduğu erişilebilirlik ve medya araçlarının çeşitli çıkarlar uğruna manipüle edilmesi kriz anında bilgi kirliliğine neden olmaktadır. Bu bilgi kirliliği ise kriz sürecinin yönetimini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle doğru bilgiye ulaşım için bu çalıştayda çeşitli çözüm önerileri sunulmuştur:
- Resmi kurumların yaptığı açıklamaların yanı sıra farklı kaynaklardan da yararlanarak analiz ve sentez yapılmalıdır.
- Medyada paylaşılan tüm görüntülere inanılmamalıdır.
- Bu çözüm önerileri yaygınlaştırılmalıdır.
UNUTULMA HAKKI VE MAHREMİYET KOMİTESİ
Mahremiyet Manifestosu
- Sezin Etik Zirvesi’nde “İletişimde Doğru Bilgi” başlığı altında “Mahremiyet” kavramını tartışan komite olarak yazdığımız manifestomuzdur.
“Mahremiyet” gizli olma durumu, kişinin gizlilik hakkı demektir. Bu bildiride mahremiyetin sınırları hakkında alt başlıklar incelenmiştir. Çalışmamız sırasında aşağıdaki sorular tartışılmış, bu manifesto tartışmanın akabinde yazılmıştır.
- Mahremiyetin sınırları nelerdir? Mahremiyet göreceli midir?
- Kültüre göre mahremiyet sınırlarının farkları nelerdir?
- Güvenlik tehditlerine karşı nasıl önlem alınır? Güvenlik tehditlerine alınması gereken önlem için bir başkasının mahremiyetini ihlal eden bilgiler hangi şartlar altında paylaşılabilir?
- Paylaşılan bilginin kamunun yararına olup olmamasına durumu, bilginin paylaşılmasını mahremiyet sınırlarından çıkarıp bilgiye erişim özgürlüğü sınırları içerisinde etik ve legal kılınır mı?
- Devletin toplumun yararı için kişinin mahremi sınırlarını göz ardı etmesi etik midir?
- Mahremiyetin ihlal edilmesinin kabul göreceği durumlar nelerdir?
- Teknolojinin gelişmesiyle sanal boyuta geçilmesinin güvenlik önlemlerinin artması üzerindeki etkisi nedir?
- Mahremiyet nasıl korunabilir?
Mahremiyet ilkesi kişiye göre değişebilir ve toplum bu göreceliliğe uymakla yükümlüdür. Bunun etkenlerinden biri de kültürdür. Farklı kültürlere göre mahremiyet sınırları değişkenlik gösterir. Mahremiyet algısı değiştikçe güvenlik algısı da değişikliğe uğrar. Bununla beraber, toplumun güvenliğini tehdit eden durumlarda kişinin mahremi bilgileri devlet tarafından araştırılabilir. Kanun mahremiyetten üstün kalır ancak aynı zamanda yasalar da mahremiyeti korumaktadır.
Teknolojinin gelişmesi mahremiyet ihlalinin sıklaşmasına neden olmuştur. Hızlanan teknolojinin etkisiyle mahremiyet algısındaki sınırlar genişlemiştir. Kişilerin hem sanal hem de fiziksel alanlarda kimliklerinin oluşması, iki ayrı boyutta mahremiyet algısına yol açmıştır. Bununla birlikte, kişisel veri paylaşımı normalleşmeye yaklaşmıştır. Sanal etkileşim ve iletişim, fiziksel mahremiyetin önüne geçmiştir. Bunun sebebi toplumun değer algılarının değişmesi, sanal hayatın günlük hayatımızın bir parçası hâlini alması ve sanal ağların daha fazla kişi tarafından ulaşılabilir olmasıdır. Günümüz toplumunda, mahremiyet eğitiminin okul müfredatının bir parçası hâline gelmesi şarttır. Buna ek olarak, bilgileri sosyal medyada paylaşmadan önce kullanıcının, kişisel verilerinin korunduğuna dair bir teyit sağlaması gerekmektedir.
Öte yandan çocukların verilerinin söz konusu olduğu durumlarda ekstra hassasiyet gösterilmeli ve mahremiyet ilkesi öncelikli şekilde değerlendirilmelidir. Bu durumda çocuklar henüz kendileri karar verme sorumluluğuna sahip olmadıkları için bilinçsiz hareketleri önlemek adına mahremiyetlerine öncelik gösterilmelidir.
Unutulma Hakkı Manifestosu
- Sezin Etik Zirvesi’nde “İletişimde Doğru Bilgi” başlığı altında “Unutulma Hakkı” kavramını tartışan komite olarak yazdığımız manifestomuzdur.
Her insanın sıfırdan başlamaya hakkı vardır. Geçmişteki yaşanmışlıkları veya özel hayatına ilişkin veriler hiçbir insanın sahip olduğu bu hakkın önüne geçmemelidir. Bunu yapmanın internetteki aracısı unutulma hakkıdır. Unutulma hakkı, en kısa şekli ile kişinin kendisi ile ilgili haber, fotoğraf, video, bilgi vb. gibi verilerin internet arama sonuçlarında olmasını istememe hakkıdır. Kişinin sosyal hayatta var olabilmesi ve itibarını koruyabilmesi, yaşama hakkını doğrudan etkilediği için unutulma hakkı toplumsal açıdan önemlidir.
Mahremiyet ve unutulma hakkı doğrudan bağlantılı kavramlardır. Mahremiyet, insanın en temel hakkı olan “yaşama hakkını” etkilediği için ve yaşamını tehdit edebilecek durumlara sebep olma ihtimali olduğundan unutulma hakkı da ortaya çıkmıştır. Bu yüzden mahremiyet haklarında bahsedilen ilgili maddeler unutulma hakkı kapsamında da uygulanabilir.
Unutulma hakkı ile basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü her somut durumda bireysel olarak değerlendirilmeliyken aralarında bir denge kurulmalı ve kişilik hakları ön planda tutulmalıdır. Dijital çağla beraber bilgilere ulaşım kolaylaşmıştır ve bununla birlikte unutulma hakkının önemi artmıştır. Kişinin hakkında yayınlanan haberler, fotoğraflar ve bilgiler kişilerin toplumdaki itibarlarını şekillendirirken sosyal hayattaki rolünü de etkiler.
“Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
Kişisel Verileri Koruma Kurumu ‘’Unutulma Hakkı’’ kapsamında verdiği kararda kişilerin ad ve soyadı ile arama motorları üzerinden yapılan aramalarda çıkan sonuçların indeksten çıkarılmasına ilişkin değerlendirmede dikkate alınacak ve her somut olay üzerinde incelenecek kriterler belirlemiştir:
- Kişinin kamusal yaşamda önemli bir rol oynaması,
- Arama sonuçlarının öznesinin çocuk olması,
- Bilginin içeriğinin doğruluğu, bilginin kişinin çalışma hayatı ile ilgisi, bilginin ilgili kişi hakkında hakaret, onur kırıcı, iftira niteliğine sahip olması,
- Bilginin özel nitelikli kişisel veri taşıması,
- Bilginin kişi açısından risk doğurması,
- Bilgilerin yayınlanmasında yasal zorunluluk olması,
- Bilginin ceza gerektiren bir suçla ilgili olması.
İlgili kişilerin teknolojiyle beraber değişen ve kalıcı dünyada temel bir kişisel hak hâline gelen mahremiyetlerini koruma kapsamında unutulma hakkı önem taşımaktadır.
Teknolojinin gelişimi ile zaman içinde insanın varlığını sürdürdüğü dünyanın değiştiği açıktır. Bu değişim ile beraber temel hak ve özgürlükler de farklılık gösterir. Teknoloji nedeniyle bir eylemin tam olarak unutulmayacağı savunulabilir olsa da unutulma hakkı kapsamında tamamen bir unutulmanın amaçlanmadığı, yalnızca teknolojik gelişmeler ile ilgili kişi hakkında bilgi edinebilmenin kolaylaşmasının getirdiği birtakım sorunların önlenmesinin amaçlandığı belirtilmelidir. İlgili kişinin çocuk olduğu somut durumlarda unutulma hakkının değerlendirme aşamasında daha hassas olunması gerekir.
Ülkemizde unutulma hakkı ile ilgili mevzuatın gelişmesi bu konudaki idari otorite ve yargı kararlarının artması konu hakkındaki farkındalığın ve uygulamanın olgunlaşmasına katkı sağlayacaktır.
PROPAGANDA ETİĞİ KOMİTESİ
Propaganda Etiği Komitesi
- Sezin Etik Zirvesi’nde “İletişimde Doğru Bilgi” başlığı altında “Propaganda” kavramını tartışan komite olarak yazdığımız ve üç ana soru üzerinden propaganda etiğini tartıştığımız manifestomuzdur.
Propaganda nedir?
Propaganda, kitle iletişim araçlarının kasıtlı ve stratejik manipülasyonu üzerinden imaj, fikir ve değer empoze etme eylemi olarak tanımlanır. İzleyicide bir etki yaratmak ve onu ikna ederek yönlendirmek amacıyla yapılan propaganda medya, sanat, eğitim ve siyaset gibi araçlar üzerinden uygulanır. Propaganda, tarih boyunca insan ihtiyaçları doğrultusunda doğmuş ve 20. yüzyıldaki savaşlar, ekonomik krizler gibi felaketler dolayısıyla gelişerek günümüzdeki biçimine evrilmiştir. Propagandanın kapsamının ve araçlarının zamanla değişmesine rağmen neticesi ve insanlar üzerindeki etkileri benzer özellikler gösterir. Bu bağlamda propaganda beyaz, gri ve kara olmak üzere üç kategoriye ayrılır:
Beyaz Propaganda
Beyaz propaganda açık ve güvenilir kaynaklardan gelen kanıtlanabilir verilerle insanların belli bir amaç uğruna motive edilmesini sağlayan, onlara güven duygusu aşılayan propaganda çeşididir. Bu propaganda türünün bireylerde uyandırdıkları şüphe ve nefretten ziyade bireylerin mantığına hitap eden duygulardır.
Gri Propaganda
Gri propaganda kesin yargıların yapılmadığı, bilgi kaynağının ne yalanlanabilir ne de doğrulanabilir olduğu en belirsiz ve farkına varılması güç propaganda çeşididir. Odağı zihni bulandırmak olduğundan bireyi manipülasyona açık konuma getirmesi ile birlikte toplumsal düzeyde de kaos ve kutuplaşmaya yol açar.
Kara Propaganda
Kara propaganda kaynağı ve çıkış noktası belli olmayan, dezenformasyona ve gerçeği çarptırmaya dayalı bir propaganda çeşididir. Beyaz propagandanın aksine insanlarda nefret, şiddet ve kutuplaştırıcı düşünceler uyandırması sebebiyle toplum açısından büyük bir tehdit oluşturur.
Propaganda doğasında etik dışı mıdır?
Propagandanın doğasında etik olup olmaması insanların bireysel ahlaki değerlerine bağlıdır, dolayısıyla bu konuda kesin bir yargıya varmak mümkün değildir. Taraflı ve çoğu zaman kesinlik içermeyen bilgiler bulundurduğundan propaganda, toplumda çoğunluğun kabul ettiği etik ilkeler ile birleşmemektedir. Bunun yanında, iyi amaçlar için kullanıldığında yol açtığı olumlu etkiler, propagandanın yöntem ve sonucuna göre etik ya da etik dışı olarak sınıflandırılabileceğinin göstergesidir.
Propagandada “etik” nasıl sağlanır?
Etik genel geçer bir algı olmadığında ve uluslararası standartlarca sınırları çizilemeyeceğinden dolayı, evrensel ahlâk yasasına uyacak propaganda çeşitleri yaratmak mümkün değildir. Ancak bireylerin ve toplumun karşı tarafın görüşlerini ezmeden, saygı çerçevesinde değerlendirmesi, propagandayı daha etik kılmak için önemli bir adımdır. Ayrıca geliştirilebilecek çözümler arasında perspektif genişletme, kapsayıcılık, eğitimle eleştirel düşünme becerisinin kazandırılması ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla toplumsal farkındalığın yaratılması yer almaktadır. Toplumda azınlık gruplarının da haklarını gözeterek, daha bütünsel ve barışçıl propagandalar geliştirmek propagandada etiğin sağlanmasına yardımcı olur.
Etik ve Uyum Programı Nasıl Hazırlanır?
Kurumsal Etik ve Uyum Programı Geliştirme Gereğinin Ardındaki İtici Güçler
Sorumlu İş Modelinin Şirkete Yararları
Sorumlu İş Modeli
G20 Brezilya bitti sıra Güney Afrika’da
İş Etiği ve Uyum Politikalarının Ticari Hayattaki Yeri ve Önemi
Sağlam Temeller Üstüne! Etik ve Uyumun Suistimalle Mücadeledeki Önemi
Gençlerden Geleceğe: Sürdürülebilirlik ve Etik Zirvesi Manifestoları