Rekabet hukuku, rekabetçi işleyişin korunması hedefiyle iktisadi alanı düzenleyen, şirketler arası ilişkilere ve şirket davranışlarına yön veren bir kurallar ve içtihatlar bütünüdür. Rekabet mikro seviyede şirketlerin rekabet gücü ve inovasyon yapma kabiliyetlerini geliştirirken, makro seviyede ülkenin rekabet gücü, ekonomik büyüme ve kalkınma üzerinde önemli etkiler yaratır. Rekabetin korunması amacına yönelik güçlü bir hukuk alanının bulunması, rekabetin yarattığı büyük iktisadi faydalar ve eksik rekabetin doğurduğu iktisadi zararları ortaya koyan teorik altyapıya dayanmaktadır.
Ülkemizde idare hukuku içerisinde konumlandırılan rekabet hukuku uygulaması anayasal meşruiyete sahip bulunmaktadır. Anayasa’nın 167 nci maddesinde devlete “para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri” almak; “piyasalarda fiili veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi” önlemek görevi ve sorumluluğu yüklenmektedir. Bu anayasal sorumluluğa karşılık gelecek şekilde, 1994 yılında 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun yürürlüğü girmiş ve bu Kanunu uygulamak üzere 1997 yılında bağımsız bir idari otorite olarak Rekabet Kurumu faaliyete başlamıştır.
Rekabet Kanunu, Rekabet Kurumu’na üç önemli görev yüklemektedir:
- Şirketler arasındaki rekabeti bozucu nitelikteki anlaşmaların tespiti ve yasaklanması,
- Faaliyet gösterdiği pazarda hakim durumda bulunan (pazar gücüne sahip) şirketlerin davranışlarının denetlenmesi ve bu şirketlerin rekabeti engelleyici nitelikteki davranışlarının tespiti ve yasaklanması,
- Şirket birleşme ve devralmalarının incelenmesi ve hakim durum yaratan işlemlerin tespiti ve yasaklanması.
Rekabet Kurumu bu görevleri yerine getirirken iki farklı yöntem kullanmaktadır. Bunlardan birincisi negatif yöntem olarak tanımlayabileceğimiz soruşturma ve yaptırım uygulamak gibi zorlayıcı mekanizmaların kullanıldığı rekabet hukuku uygulamaları, ikincisi ise pozitif yol olarak tanımlayabileceğimiz, zorlayıcı olmayan mekanizmaların kullanıldığı rekabet savunuculuğu yoludur.
Birinci yol bakımından Rekabet Kurumu, rekabet hukuku ihlallerini tespit etmek amacıyla ön araştırma ve soruşturma yürütebilmekte, bu süreçlerde tüm ilgili taraflardan bilgi isteme ve gerekli gördüğü durumlarda yerinde inceleme yapma yetkisine sahip bulunmaktadır. 4054 sayılı Kanun, Rekabet Kurumu’nun bu görevleri yerine getirebilmesi için oldukça güçlü yetki ve araçlar tanımlamıştır. Kurum yürüttüğü bu süreçlerin sonucunda sonunda rekabet ihlali tespit ettiği takdirde, idari para cezasına hükmedebileceği gibi cezanın yanı sıra yapısal ya da davranışsal tedbirler de getirebilmektedir.
Pozitif yol olan rekabet savunuculuğunda ise Rekabet Kurumu, zorlayıcı olmayan mekanizmaları kullanarak rekabetçi bir ortam oluşturulmasına yönelik faaliyetler yürütmektedir. Rekabet kültürünün bütüncül bir şekilde artırılması çabaları olarak nitelendirilebilecek bu yöntemde; kamu kurumlarının, şirketlerin ve tüketicilerin, rekabet hukuku uygulamasının amaçları ve araçları ile rekabetin yaratacağı faydalar konusunda yazılı ve görsel medya kanalları, sempozyumlar, seminerler, konferanslar ve çeşitli eğitim faaliyetleri yoluyla bilinçlendirilmesi hedeflenmektedir.
Diğer yandan Rekabet Kurumu’nun, rekabeti etkileyebilecek mevzuat değişikliklik süreçlerine katkı sağlaması, rekabet koşullarını etkileyebilecek regulasyon, deregulasyon, özelleştirme ve yatırım politikaları gibi önem arz eden politika süreçlerine aktif bir şekilde dahil olması ve bu yolla yasa ve politika yapma süreçlerinde rekabet hukukuyla uyumlu adımların atılması için çaba göstermesi, rekabet savunuculuğu faaliyetlerinini bir parçası olarak kabul edilmektedir.
Ceza ve yaptırıma dayanan rekabet hukuku uygulamaları ile rekabet savunuculuğu faaliyetleri, Rekabet Kurumu’na verilmiş bir görev olmasına karşın, rekabetin korunması ve geliştirilmesi misyonu, yalnızca kamu tarafına yüklenen sorumlulukla gerçekleştirilemeyecek boyutta ve önemdedir. Rekabetin etkin bir şekilde tesisi Rekabet Kurumu dışında rekabet sürecindeki diğer paydaşların da sorumluluk almasını gerektirmektedir. Bu paydaşların başında rekabet hukuku uygulamalarının doğrudan muhatabı olan şirketler tarafı gelmektedir. Herhangi bir rekabet soruşturmasının tarafı olsun ya da olmasın, rekabet hukuku riski bulunan şirketlerin bu riskleri bertaraf etmek ve faaliyet gösterdikleri sektörde rekabetin tesisi adına çalışmalar yapması, yukarıda ifade edilen misyonun bir parçasıdır.
Bu noktada şirketlerden, rekabet ihllalerini henüz gerçekleşmeden tespit etmek, rekabet hukuku ve uygulamalarına uyum sağlamak ve rekabet kültürünü şirket organizasyonu içerisinde kurumsallaştırmak amacıyla “Rekabet Uyum Programları” yürütmeleri beklenmektedir.
Pek çok şirket, Rekabet Kurumu incelemeleriyle karşılaşana dek gerçekleştirdikleri davranışların ihlal niteliğinde olduğunu bilmemektedir. Ancak bu durum şirketleri ağır idari yaptırımlardan kurtarmamaktadır. Rekabet uyum programları, şirketlerin kendi kendilerini izlemelerini ve denetlemelerini sağlayan ve bu yolla karşı karşıya bulundukları rekabet hukuku risklerini öngörebilmelerini mümkün kılan şirket içi kurallar ve uygulamalar bütünüdür. Böyle bir programın varlığı ve etkin bir şekilde işleyişi, şirketlerin karşı karşıya bulunduğu hukuki ve mali riskleri bilinir kılmak ve asgariye indirmek noktasında profesyonel bir yaklaşımın göstergesidir.
Rekabet hukuku doğası gereği içtihad hukuku şeklinde gelişen ve buna bağlı olarak her sektör ve olay bakımından farklılaşabilen bir hukuk alanıdır. Rekabet hukuku açısından her olay, içerisinde bulunulan sektörün dinamiklerine göre farklı bir içtihada konu olabilmektedir. Bu nedenle tüm şirketler için geçerli olabilecek genel geçer bir rekabet uyum programı bulunmamaktadır. Rekabet uyum programları her şirketin bulunduğu sektör, şirketin yapısı, kurumsallaşma seviyesi gibi unsurlar bakımından farklılaşmaktadır.
Başarılı bir rekabet uyum programının oluşturabilmesi ve etkili bir şekilde yürütülebilmesi için şu unsurlar asgari olarak gereklidir:
- Rekabet uyum programının sektörel rekabet hukuku içtihadına uygun olarak hazırlanması,
- Rekabet uyum programının şirket içi kültüre ve iş yapış biçimine uygun bir şekilde hazırlanması,
- Programın yönetime ve ilgili tüm personele etkili bir şekilde anlatılarak kişilerin bu programı benimsemesinin sağlanması,
- Şirket üst yönetiminin bu programın hazırlanması ve yürütülmesi açısından tam destek vermesi,
- Rekabet uyum programından sorumlu bir birimin bulunması ve bu birimin gerekli yetkilerle donatılması,
- Rekabet uyum biriminin ilgili tüm birimlerle etkin bir iletişim içerisinde olabilmesinin sağlanması,
- Programın düzenli bir şekilde değerlendirilmesi ve geliştirilmesi.
Asgari nitelikteki bu unsurlar temel alınarak oluşturulacak rekabet uyum programlarının denetim, eğitim, izleme ve liderlik olmak üzere dört ayrı aşaması bulunmaktadır. Bu noktada, bu dört aşamanın detaylarına değinilecektir.
- Denetim
Rekabet uyum programlarının ilk adımı, şirketin rekabet hukuku risklerinin tespit edilmesine olanak sağlayan denetimlerdir. Etkili bir denetim yürütülebilmesi için öncelikle rekabet hukuku risklerinin gözlemlenebileceği departmanlar ile şirket çalışanlarının belirlenmesi gerekmektedir. Bu noktada ideal bir denetimde şirket üst yönetimine şu çalışan ve birimlerin denetim kapsamında olması gerekmektedir:
- Satış ve pazarlama birimleri,
- Operasyon birimleri,
- Rakiplerle doğrudan teması olan çalışanlar ve birimler,
- Bayilerle doğrudan teması olan çalışanlar ve birimler,
- Şirketi sektör derneklerinde temsil eden çalışanlar.
Denetim kapsamında şirketin elektronik ve fiziksel evraklarının incelenmesi ve risk taşıyan şirket davranış ve uygulamalarının tespit edilerek üst yönetime rapor edilmesi gerekmektedir. Söz konusu raporda rekabet hukuku risklerinin departman bazlı ayrıştırılması, denetim sonrası uyum çalışmalarının sürdürülmesinde büyük katkı sağlayacaktır. Bu noktada denetim sonrasında departman bazlı bulguların her bir departman özelinde yapılacak çalıştaylarda etraflıca aktarılması önemli olacaktır.
- Eğitim
Şirket içerisinde rekabet kültürünün oluşturulması ve yaygınlaştırılması amacıyla denetimde elde edilen bulgular üzerinden şirketin ve sektörün içerisinde bulunduğu risklere yönelik temel rekabet hukuku eğitimi yapılması gerekmektedir. Eğitim, sektörde verilen kararlar ışığında mümkün olduğunca pratik bir şekilde gerçekleştirilmeli, çalışanların departmanlarıyla ilgili rekabet hukuku riskleri taşıyan davranışları ve bunları yasaklayan rekabet hukuku kurallarını bilmelerini sağlayacak nitelikte olmalıdır.
- İzleme
Etkili bir denetim ve eğitimin ardından “izleme” aşaması uyum programlarındaki sürekliliğin sağlanması açısından ayrı bir öneme sahiptir. Bu noktada, şirketin yıl içerisindeki risk barındıran davranışlarına yönelik her türlü aksiyonları incelenmelidir. Etkili izleme, IT desteği ile oluşturulacak özel bildirim, uyarı ve doğrulama gibi mekanizmaların yardımıyla ihlalleri ve yüksek riskli davranışları önlemeye ve tespit etmeye yardımcı olarak şirketteki rekabet kültürünün korunması sağlamaktadır.
- Liderlik
Uyum Programlarının yürütülmesini sağlamak amacıyla şirket içerisinde ayrıca rekabet uyum sorumlularının belirlenmesi programın etkinliği açısından büyük katkı sağlayacaktır. Şirket bünyesinde liderlik yapması beklenen bu kişiler, çalışanları rekabet kurallarına ve/veya uyum politikalarına aykırı olduğuna inandıkları davranışlarını özgürce bildirmeye teşvik etmeli, uyum programlarının şirket içerisinde etkili bir şekilde yürütülmesini sağlamalıdır.
Bir şirkette rekabet uyum programının varlığı rekabet otoritesi nezdinde rekabet hukukuna uyum çabasının birincil ve açık göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, başta faaliyet gösterdiği pazarda pazar gücüne sahip olan şirketler ile az sayıda oyuncunun yer aldığı piyasalarda faaliyet gösteren şirketlere yönelik olmak üzere, şirketlerin rekabet uyum programı uygulamaları, tüm rekabet otoriteleri tarafından tavsiye edilmektedir. Nitekim Rekabet Kurumu, şirketlerin rekabet uyum programı oluşturmalarını teşvik etmek ve bu konuda yol gösterici olmak adına 2013 yılında “Rekabet Uyum Programı” başlıklı bir döküman yayınlamıştır.
Son olarak rekabet uyum programları; şirketin işleyişinde, pazar payında, ilgili pazardaki rekabet ortamında, içtihatlarda, kanun ve yönetmeliklerdeki değişiklikler dikkate alınarak belirli periyotlarla güncellenmelidir.
Yazı: Metin Pektaş – Ortak, Rekabet Hukuku ve Uyum, Rekabet Kurumu Eski Başuzmanı (NAZALI Tax & Legal Services)
Beyza Sarıpınar – Avukat (NAZALI Tax & Legal Services)
Etik ve Uyum Programı Nasıl Hazırlanır?
Kurumsal Etik ve Uyum Programı Geliştirme Gereğinin Ardındaki İtici Güçler
Sorumlu İş Modelinin Şirkete Yararları
Sorumlu İş Modeli
G20 Brezilya bitti sıra Güney Afrika’da
İş Etiği ve Uyum Politikalarının Ticari Hayattaki Yeri ve Önemi
Sağlam Temeller Üstüne! Etik ve Uyumun Suistimalle Mücadeledeki Önemi
Gençlerden Geleceğe: Sürdürülebilirlik ve Etik Zirvesi Manifestoları