Günümüzde, işverenler iş sağlığı ve güvenliği, işyeri güvenliği başta olmak üzere çeşitli sebeplerle, işyerinde bulunan çeşitli alanlara kamera yerleştirerek işçilerin kişisel verilerini işliyor. Kamera kayıtlarının işlenmesi özellikle iş kazası durumunda delil oluşturması bakımından önemli olmakla birlikte, kişisel verilerin korunması hukuku bakımından, bu veri işleme faaliyetinin titizlikle ele alınması gerekiyor. İş sağlığı ve güvenliğinin yanı sıra, işyerlerinde hırsızlık gibi suç işlenmesini engellemek ve suç işlenmesi halinde delil toplanmasını sağlamak için de kameraların kullanılması tercih ediliyor. Aynı zamanda gizli verilerin, ticari sırların saklandığı ortamlarda, sunuculara yabancılar tarafından fiziken erişilmesini engellemek için de kameraların kullanıldığına rastlanıyor. Kamera vasıtasıyla kişisel verilerin işlenmesi her zaman hukuka uygun olmayıp işçilerin haklarını kolaylıkla ihlal edebilir.
6698 sayılı Kişisel Verilen Korunması Kanunu’nun (“Kanun”) dördüncü maddesi, kişisel verilerin işlenmesi esnasında uyulması gereken çeşitli ilkeleri düzenliyor. Bu ilkeler, hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma, doğru ve gerektiğinde güncel olma, belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme, işlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma, ilgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilmeyi içerir. Özellikle kamera vasıtasıyla çalışan verilerinin işlenmesinde, ölçülülük, meşru amaçlar için işlenme ve gerekli süre ile sınırlı olarak muhafaza edilmeleri ilkeleri, uygulamada önem taşıyor.
Kanun’un beşinci maddesinde ise kişisel verilerin işlenmesine ilişkin şartlar düzenlenmiştir. İşverenlerin mevzuattan kaynaklanan yükümlülüklerin, yerine getirmek veya işçiye çeşitli yan haklar sağlayabilmek amacıyla zorunlu durumlarda açık rıza yöntemine başvurduğu ve hatta başvurmak zorunda kaldığı bilinen bir gerçek. Bununla birlikte, çoğu durumda işçilerin kişisel verilerinin kameralar vasıtasıyla işlenmesi Kanun’un beşinci maddesinin f bendinde yer alan “ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması” düzenlemesi kapsamında değerlendirilir. Bu çerçevede, özellikle Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun (“Kurul”) 25/03/2019 tarihli ve 2019/78 sayılı Kararı’nda (“Karar”) getirilen ilkelerin varlığının değerlendirilmesi önem taşıyor. Söz konusu Karar’da getirilen ilkeler, kişisel veri işlenmesi sonucunda elde edilecek menfaat ile ilgili kişinin temel hak ve hürriyetlerinin yarışabilir düzeyde olması, söz konusu menfaate ulaşmak için kişisel veri işlenmesinin zorunluluk arz etmesi, yalnızca kâr elde edilmesi amacına yönelik olmaması ve iş süreçlerini ya da bir işleyişi kolaylaştırması olarak özetlenebilir.
İşçilerin görüntülerinin kameralar aracılığıyla kaydedilmesi sonucunda özel hayata müdahale edildiği iddia edilebilir. Fakat meşru menfaat hukuki sebebine dayanabilmek için bir veri işleme faaliyetinin faydalarının ve ilgili kişilerin haklarının karşılaştırılması gerekir. İş yerine kamera yerleştirilmesi vasıtasıyla kişisel verilerin işlenmesinde, İş sağlığı ve güvenliğinin kontrolü, buna ilişkin yükümlülüklerin yerine getirilmesi ve olası hukuki sorunlarda delil elde edilebilmesi nedeniyle elde edilecek bir menfaat söz konusudur. Örneğin, bir iş kazası yaşandığında, olayın nasıl yaşandığını görebilmek için kamera kayıtlarına ihtiyaç bulunmaktadır. Aksi takdirde, hem işçinin kusursuzluğunu ispatlaması hem de işverenin gerekli önlemleri almış olduğunu ispatlaması konusunda güçlükler yaşanır. Bunun yanı sıra, örneğin bir hırsızlık yaşandığında, kamera kayıtları sayesinde suçlunun tespit edilmesi ve yakalanması sağlayabilir. Açıklanan menfaatlere ulaşmak için ise kişisel veri işlenmesi de zorunluluk arz eder, çünkü kamera kayıtları aracılığıyla işçilerin verileri işlenmeksizin söz konusu bilgilere ulaşılması mümkün değildir. Bu bakımdan Kanun ve ilgili Karar kapsamında aranan meşru menfaatin sağlanması koşuluna uyum sağlandığı belirtilebilir.
Diğer yandan, Karar’da belirtilen dengenin kurulduğunu söyleyebilmek için Kanun’un dördüncü maddesindeki ilkelerin de titizlikle uygulanması gerekiyor. Bu sebeple, gereğinden fazla ve amacı aşan bir görüntü kaydı alımı, meşru menfaat için gerekli kriterlerin aşılması sonucunu doğuracaktır. Bu çerçevede, işyerinin hangi alanlarının kameralar ile görüntülenebileceği konusunda öncelikle kameralar ile işlenen görüntülerin özel-genel nitelikli kişisel veri niteliğinin değerlendirmesi yapılmalıdır. Nitekim Kurul, 10/08/2023 tarihli ve 2023/1356 sayılı kararında ibadethane içerisindeki görüntü kayıtlarının işlenmesi halinde ilgili kişinin dini inancına ilişkin bir veri işlendiğinden özel nitelikli kişisel veri olarak değerlendirileceği ve dolayısıyla ibadethane içerisinin kamera ile izlenmesinin açık rızaya tabi olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Kurul’un 04/08/2022 tarih ve 2022/797 sayılı kararında ise, işyerinde kullanılan kamera kayıt sistemlerinin ilgili kişilerin özel hayatın gizliliği kapsamındaki hakları dikkate alınmadan konumlandırıldığı ve işyerinde yer alan kameraların konumlarının işçilerin makul mahremiyet beklentisi dikkate alınarak gözden geçirilmesi gerektiğine yer veriliyor. Dolayısıyla, işyerinde kameraların konumlandırılmasında bu sınırlara dikkat edilmesi gerekiyor. Örneğin, tuvaletler, varsa spor salonu giyinme odası gibi mahremiyetin önemli olduğu alanların kamera kaydının yapılması ölçülü olmadığı gibi meşru menfaatin Karar’da belirtilen kriterlerini de ihlal eder. Ayrıca, işçilerin özel hayatı da ağırlıklı olarak ihlal edilmiş olur.
İşyerlerinde kameralar ile görüntü alınması halinde, veri işleme ilkeleri ve meşru menfaat kriterlerinin yanı sıra, ilgili kişilerin bu faaliyet hakkında Kanun’un onuncu maddesi uyarınca bilgilendirilmesi gerekiyor. Kamera vasıtasıyla görüntü alınmasında uygulamada sıklıkla katmanlı aydınlatma yöntemi karşımıza çıkıyor. Katmanlı aydınlatmada kameralar bulunduğuna ve veri işleniyor olduğuna ilişkin, ilgili kişilerin dikkatini çekmek ve mümkünse işleme faaliyetine dair temel bilgiler yer alır. Bunun sonucunda işçi kişisel verilerinin işlendiğine ilişkin temel seviyede bilgi sahibi olur. Buna örnek olarak işyerinin duvarlarına kameraların bulunduğuna ilişkin ikon veya uyarı levhaları asılması verilebilir.
Kamera kaydı ile alınan görüntülerin ve işlenen verilerin ne kadar süre ile saklanabileceği de kamera vasıtasıyla kişisel verilerin işlenmesine ilişkin bir sorun olarak karşımıza çıkar. Bu durumda her işyeri açısından somut olayın şartlarına göre değerlendirme yapılır. Bu duruma örnek olarak bir fabrikanın üretim hattı için yerleştirilen kamera, bir bankanın bilgi sistemlerine yerleştirilen kamera ve açık ofis katına yerleştirilen kamera vasıtasıyla toplanan verilerin saklama süresi de aynı olmayacaktır. Sürelerin kameranın yerleştirildiği yere göre değişmesi, kişisel verilerin bu sürelere göre saklanması ölçülülük ilkesine uygun olduğu gibi, meşru menfaat hukuki sebebinin kriterinin sağlanmasına da hizmet eder. Aynı zamanda, iş kazası riskinin yüksek olduğu işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği kapsamında bu kayıtlar delil oluşturur. Diğer yandan, kartlı giriş sistemi ile işyerine giriş yapılan ve üretim yapılmayan bir plazada kamera kayıtlarının bir fabrikadaki kadar uzun süre saklanmaması beklenir.
Sonuç olarak, kamera vasıtasıyla iş yerlerinde görüntü kaydı alınması titizlikle yaklaşılması gereken bir faaliyet olup, gerek genel ilkelerin varlığı gerekse de meşru menfaate dair belirlenen kriterlerin sağlanması, faaliyetin Kanun’a uygunluğu bakımından kritik önem taşır.
Yazı: Av. Gizem Tokgöz ve Serra Atilla – Hergüner Bilgen Üçer Hukuk Bürosu
Makalelerdeki görüş ve yorumlar yazar veya yazarlara ait olup , Etik ve İtibar Derneği’nin konu ile ilgili düşüncelerini yansıtmamaktadır.